Sorunun cevabını bekletmeden verelim: Besin alerjisi veya bazı gıdalara karşı toleranssızlık asla kilo aldırmaz.
Dolayısıyla bu gıdaların yenmemesi kilo kontrolüne bir gram bile fayda sağlamaz! Bu nedenle gıda intoleransı testlerinin sonuçlarına göre kilo vermeyi düşünüyorsanız lütfen vazgeçin! Çünkü alerji uzmanları ve dâhiliyeciler gıda intoleransı testlerinin doğruluğuna bile inanmıyor.Kilo pazarı herkesin iştahını kabartacak kadar büyük bir ekonomidir. Kimi ürettiği yağ eritici mucize iksirler, kimi şu veya bu bitkiden, ottan, çöpten, yapraktan, yosundan ürettiği kilo verdiren kapsüller ile bu alandan para kazanmak ister. Bazıları hızını alamaz, yağ kırıcı teknolojiler geliştirerek yağ kaybını hızlandıran elektrik süpürgesi benzeri vakumlu aletleri vücudunuzda gezdirerek size yardımcı olmayı vaat eder. Bu iyi niyetli yardımların amacı hep aynıdır: Kilo ekonomisinden pay alabilmek. Sonuç ise hiç değişmez: Hüsran! YANLIŞ HESAP BAĞDATTAN DÖNERKısacası bugüne kadar yapılan hiçbir bilimsel çalışmada bu mucize çözümlerin işe yaradığı gösterilememiş. Son zamanlarda yine böyle bir mucize çözüm pazarlanıyor: Gıda intoleransı testi yaptır, bu testlerdeki gıdaları yiyip içme, 7-8 kilo ver!Onlara göre eğer vücudunuzun tolere etmediği bazı gıdaları belirler ve bu gıdaları yemezseniz hızla kilo verirsiniz. Kilo almanızın sebebi bu gıdaların yenilip içilmesidir. Bu doğru bir bilgi değildir. Bu testlerin sonucuna bakarak şu veya bu besini yememeniz halinde kilo vermeniz de mümkün olamaz. Kilo vermenin yolu kilo almanıza sebep olan faktörleri doğru belirlemekten geçiyor. Kilo almaya yol açan faktörlerin içinde belirli besinlere karşı alerji veya tolerans bozukluğunun bulunduğu hiçbir bilimsel çalışma da gösterilememiştir. DOĞRUSU NE?Değerli okur, kilo sorununun kalıcı çözümü yukarıda da belirttiğimiz gibi kilo almaya sebep olan gerçek nedenin belirlenip ortadan kaldırılması ile mümkündür. Kilo almanıza yol açan şey gereğinden fazla gıda tüketimi, hareketsizlik, bir sağlık sorunu ya da kullandığınız bir ilaç veya başka bir neden olabilir. Bazen de genetik veya metabolik eğiliminiz bu sorunu hep gündemde tutar. Sorunu tetikleyen problemi yok etmeden ve yiyip içtiklerinizi değil, miktarlarını ve kalorilerini azaltıp bedensel aktivitenizi arttırmadan bu sorunu çözemezsiniz. Eğer çözebileceğini iddia edenler varsa, önerecekleri çözümlerin sizi değil, cüzdanınızı incelteceğini aklınızdan hiç çıkarmayın. Bu tür çözümlere bel bağlamayın. Çözümün yediklerinizi azaltmak ve aktivitenizi arttırmaktan geçtiğini sakın unutmayın. Tamiflu ve Relenza domuz gribinden korunmak için kullanılmazDomuz gribi korkusu hepimizde var. Emin olun ben de ailem, çocuklarım ve henüz 2,5 yaşında olan küçük torunum için ciddi tereddütler taşıyorum. Bu tereddütleri biraz da biz doktorlar ve Sağlık Bakanlığımız tetikledik gibi görünüyor. Yani gazetemizin attığı manşet gerçekten doğru: Domuz gribi endişesi hastalığın kendinden daha hızlı yayılıyor... Ama böyle olması da kötü değil. Biraz daha dikkatli olmak hastalığın yayılmasını önlemede etkili bir faktör olacak. Bununla birlikte hastalıktan korunmak için bazı yanlışları yapmaktan da uzak durmak gerekiyor. Sık yapılan yanlışlardan biri bu hastalığın belirtilerini hafifleten ve daha kolay geçirilmesini sağlayan Tamiflu ve Relenza gibi antiviral ilaçları koruyucu amaçla kullanmak. Her iki ilacın da eğer erken dönemde (en geç ilk 48 saatte) tedaviye başlanırsa hastalığın iyileşmesine yardımcı oldukları kesin. Ama uzmanlar bu ilaçların koruyucu amaçla kullanılmalarına kesinlikle karşı çıkıyor. Çünkü yaygın ve kontrolsüz kullanımın bu ilaçlara karşı direnci arttıracağını düşünüyorlar. Annelere bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Lütfen her iki ilacında koruyucu amaçla kullanılmayacağını unutmayın. Ciddi yan etkileri olabilen bu ilaçları doktorunuzla konuşmadan sakın çocuklarınıza vermeye kalkmayın. Depresyon erken doğum riskini artırıyorGebelik sırasında depresyon, sanıldığından daha sık görülen bir durumdur. Yapılan bilimsel çalışmalarda ABDli gebe kadınların yüzde 44ünde depresyon belirtileri görülmüştür. Bunların yarısı, yani 10 kadının 25inde ise ciddi yani majör depresyon bulguları vardır. Gebelik öncesi depresyon geçirenler, gebelikte bu duruma daha yakın olmaktadır ve bu gebelerin erken doğum yapması, yani 37 haftadan önce doğurma riski iki kat artmaktadır. Depresyonun hangi mekanizma ile erken doğum riskini artırdığı ise tam olarak bilinmemektedir. Hamilelikte hangi depresyon ilacının daha güvenli olduğuna dair kesin bulgular olmamakla birlikte, ilaç kullanımının kişiselleştirilmesi tavsiye edilmektedir. Paroxetinin doğumsal anormallikleri arttırabileceği, SSRI tipi antidepresanları kullanan annelerin bebeklerinde solunum ve beslenme sorunları olabileceği bildirilmiştir. Davranış ve grup terapileri de bir opsiyon olarak belirebilir, aynı zamanda doktor ve hasta ilaç tedavisine karar verirken bu tedavinin artı ve eksilerini iyi tartışarak karara varmalıdır.Hürriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder