31 Ağustos 2012 Cuma

Hipertansiyon

Memorial Hastanesi kardiyoloji hekimi Uzm.Dr.Türker Baran hipertansiyon ile ilgili bize şu bilgileri verdi.
Hipertansiyon (Kan basıncı yüksekliği) nedir?Hipertansiyon atardamar sistemimiz içinde dolaşan kan basıncının belirli rakamların üzerine çıkması halidir. Bu rahatsızlığın temelde ne olduğunu anlatmak için şu benzetmeyi yapalım.Oturduğunuz apartmanın kalorifer tesisatını düşünün. Bodrum katınızda bulunan bir pompa sıcak suyu üst katlara çıkartacak kadar kuvvetli şekilde pompalamakta, sıcak su borular vasıtası ile odanızdaki peteklere dek ulaşmaktadır. Sıcak suyu dairenize taşıyan borular ve odanızdaki petekler belirli bir basınca dayanmak üzere imal edilmişlerdir. Şimdi pompanın daha kuvvetli çalıştığını, ya da üst kattaki borulardan birinde kireçlenmeye bağlı bir daralma olduğunu düşünün. Bu durumda boru tesisatındaki iç basınç artacaktır. Sizler dışarıdan eğer boru içi basıncı ölçen bir cihazınız yoksa durumun farkına varamayabilirsiniz. Sadece belki borulardan gelen su akış sesinin arttığını duyarsınız. Zaman içinde bu artmış basınç eninde sonunda tesisattaki bir patlama, borulardaki delinme ile sonuçlanacaktır. Eğer şehir voltajındaki ani bir yükselme pompanın çalışmasını çok fazla arttırırsa borular içindeki basınç birden öyle hızlı artacaktır ki tesisattaki delinme zamanla değil ama ani olarak meydana gelecektir. Kan basıncının normal değerleri nedir? Hipertansiyonda kan basıncı hangi rakamların üzerine çıkar?Atardamar sistemimiz ve organlarımız tıpkı kalorifer tesisatındaki borular ve peteklerde olduğu gibi belli bir basınçla çalışmak üzere oluşmuştur. Bu normal basınçlar, kalbimizin, yani bodrumdaki pompanın, sisteme kan püskürttüğü sırada ölçtüğümüz ve büyük ya da “sistolik” diye adlandırdığımız anlarda 120-90mmHg, kalbin kendisi içine kan doldurduğu sırada ölçtüğümüz ve küçük ya da “diyastolik” olarak adlandırdığımız anda ise 80-60mmHg’dir. Büyük tansiyonun 120-135 mmHg aralığında, küçük tansiyonun ise 80-85mmHg aralığında olması kişiye hipertansiyon tanısı koydurtmamakla beraber aktif önlemlerin alınması gereken bir durumu yansıtır. Kişinin hipertansiyon gelişimine yatkınlığı var şeklinde yorumlanabilir. Büyük tansiyonun 135 mmHg, küçük tansiyonun ise 85 mmHg’nin üzerinde seyretmesi hipertansiyon anlamına gelir.Hipertansiyon niçin meydana gelir?Hipertansiyonu olan kişilerin yaklaşık %5’inde tek bir neden vardır. Bunların başında böbrek ile ilgili rahatsızlıklar gelir ki hipertansiyon olgularının yaklaşık yüzde 4’ünden sorumludurlar. Tiroid bezinin, böbrek üstü bezinin normal dışı çalışması, aort ismi verilen ana atardamardaki doğumsal darlıklar, bu yüzde yüzde 5’lik tekil diğer nedenlerin önde gelenleridir. Bu rahatsızlıklar saptanabilip tedavi edilir ise kan basıncı yüksekliği ortadan kalkabilir. Hipertansiyonu olan kişilerin yüzde 95’inde ise birden çok neden vardır. Şişmanlıktan diette fazla miktarda sodyum az miktarda potasyum ve magnezyum alınmasına, genetik faktörlerden sigara ve alkol kullanımına dek çok sayıda faktöre bağlı bu tip hipertansiyon “esansiyel hipertansiyon” ismi ile anılır ve tedavi şekli yaşam şekli düzeltilmesinden sürekli ilaç kullanımına uzanan geniş bir platformunu kapsar.Hipertansiyonu olan kişilerde hangi yakınmalar oluşur?Kan basıncımız normalin üzerinde seyretmeye başladığında, yani hipertansiyon rahatsızlığı geliştiğinde, boru tesisatı örneğinde olduğu gibi belirgin biri yakınma duyulmayabilir. En sık dile getirilen yakınmalar özellikle ense bölgesinde yoğunlaşan, rahatsızlık verici bir baş ağrısı, kulaklarda çınlama, başta bir dolgunluk hissi, baş dönmesi, ayaklarda ödem, çarpıntı, kalp atışlarının kuvvetli olarak hissedilmesi gibi yakınmalardır. Ancak bu şikayetler genellikle gözardı edilir ve uzun sürmediklerinden önemsenmezler. Ayrıca yakınmalar kan basıncı yüksekliği ile çok da doğru orantılı değildirler. Kan basıncı yükseldiğinde başlarının ağrıdığını ifade eden hastalarımızın kan basıncını ölçüp yüksek bulduğumuzda, bir yakınmaları olmadığını dile getirmeleri durumlarıyla sıkça karşılaşıyoruz.Hipertansiyon vücuda ne şekilde zarar verir?Hipertansiyon zararlı etkisini genellikle yıllar içinde ortaya çıkartır. Sürekli artmış basınç damar yatağında ve uç organlarda, tüm vücudu etkileyecek şekilde içten içe kemirerek aşınma yaratır. Bu aşınma üzerinde damarlarda tıkanıklıklar oluşur ki kliniğe yansımaları koroner kalp hastalıkları, kalp krizleri, beyin damar hastalıkları, yani felçlerdir. Artmış kan basıncı kalbin iş yükünü arttırır. Kalp bu artmış yüke bir süre dayanır. Ancak zaman içinde bu yükü kaldırmak için kas miktarında artışa gider. Halter çalışan kişilerin pazularının kalınlaşması gibi kalp duvar kalınlıklarında da artış olur ki bu olumsuzlukların başlangıcıdır. Giderek önce kalbin içine kan doldurma fazı, yani gevşemesi bozulur sonra da kan püskürtmesi, kasılması aksar ki bu hipertansiyona bağlı kalp yetmezliği gelişimidir. Paralel değişiklikler tüm organlarda gözlenir. Bunların içinde uzun vadede öne çıkan böbrek yetmezliğidir. Görüldüğü üzere hipertansiyon yarattığı zararları zaman içinde ortaya çıkan, sinsi bir rahatsızlıktır. Ancak bodrumdaki pompanın kontrolsüz bir şekilde çalışmasını arttırıp basıncı ani bir şekilde dayanılmaz düzeylere yükseltip boruları aniden patlattığı gibi kan basıncında da ani, hızlı ve yüksek seviyelere yükselişler kimi zaman burun kanamaları gibi nispeten zararsız olaylara, kimi zaman ise beyin kanamalarına, aort dediğimiz büyük atardamar duvarında yırtılmalar gibi hayati tehdit eden durumlara yol açabilir.Hastalarımızın Sıkça Sordukları Sorular:Kan basıncım yüksek ama vücudum bu değerlere alışmış.Bana bir zararı olmuyor.Kan basıncı yüksekliğinin zararlarının yıllar içinde gelişimi bu düşünce tarzının insanlar içinde yerleşmesine neden olmuş. Şu an bir yakınmanız olmaması hipertansiyonun size zarar vermediği anlamına gelmez. Zaman içinde olumsuzlukların ortaya çıkmaması için hiçbir şikayetiniz yoksa bile kan basıncınızın normal değerlere çekilmesi gerekli.Hipertansiyon tedavisi ne kadar sürecek? Bir kez ilaca başlarsam bağımlı hale gelmez miyim?Hipertansiyon rahatsızlığı nedenlerin direkt ortadan kaldırılabildiği, çok azınlıkta kalan bazı durumlar hariç(Tiroid bezinin fazla çalışması, böbrek damarlarında daralma gibi) süreklilik arzeder. Bunun açılımı tedavinin yaşam boyu süreceğidir. Bu tedavi rahatsızlığın hafif seyrettiği durumlarda, eğer organlarda hasar rastlanmadı ise de ilaçsız tedavi yöntemleri ile, aksi durumda ek olarak ilaçlarla olacaktır. Hipertansiyon ilaçları bağımlılık yapmaz. Eğer ilaçsız tedavi yöntemleri etkin olarak uygulanabilir ise bir süre ilaç gereksinimi ortadan kalkabilir. Ancak yıllar içinde damarlardaki direnç artacağından yine ilaç gerekliliği gündeme gelebilir.Sarımsak yiyiyorum, limon suyu içiyorum. İlaç almasam?Bazı doğal maddelerin kan basıncında kısıtlı düşmeler yarattığı bilinen bir gerçek. Ancak bunların etkin bir tedavi sağlamaktan uzak kalmalarının ötesinde hipertansiyonun yarattığı hasarı tamir etme yetileri yok. Bu yüzden eğer gerekiyorsa alınacak bir ilaç tedavisinin alternatifi değil olsa olsa tamamlayıcıları olurlar.İlaçların cinsel aktiviteyi azaltması gibi çok yan etkisi olduğunu duydum.Dünyadaki tüm ilaçların yan etkisi olabilir. Bunlar yıllar süren deney aşamalarından sonra, yan etki profilleri, yan etki oluşturma olasılıkları yeterince düşükse piyasaya verilirler. Piyasaya verildikten sonra da denetimleri devam eder. Nitekim bazı ilaçlar piyasada kullanıldıktan bir süre sonra gerektiği için kullanımdan çekilmiştir. İlaçların yan etki oluşturabilme potansiyeli taşımaları uygun şartlarda ilaç kullanımına engel teşkil etmez. Unutmayın, çok kayısı yerseniz ishal olabilirsiniz. Bu kayısının zararlı bir meyve olduğu anlamına gelmez. Doktorunuz size en uygun olan, yan etki profili en düşük ilacı önerecektir. Eğer herhangi bir yan etki meydana gelirse ilaç seçenekleri son yıllarda çok arttığından rahatlıkla başka bir seçeneğe yönelinebilir. Son olarak belirtelim, ilaçlardan kaynaklanan yan etkilerin hemen tamamı ilacın kesilmesini takiben kısa süre içinde düzelir.Doktorum ilacımı ömür boyu kullanacağımı söyledi.Hastalarımıza sürekli tedavi fikrini alıştırabilmek için zaman zaman bu vurgular yapılıyor. Burada esas olan hipertansiyon tedavisinin sürekli olduğudur. Kişinin vücudu zaman içinde değiştiğinden alınan ilaçların ismi ve dozu da zamanla değişecektir. Şu an uygun olan ilaç ve dozu bundan bir süre sonra yetersiz veya tam tersi fazla gelebilir. Kaldı ki tıpta sağlanan gelişmeler de reçetelere yansımalıdır ve tedavide değişiklikler olmalıdır. Bu yüzden ömür boyu tedavi olunacağı esastır. Reçetelerde zaman içinde değişiklik gerekeceği ise bir başka gerçektir.Dedemin kan basıncı yüksek ama dedem yaşlı. O yüzden bu kan basıncı onun için normal.Kişinin yaşı ideal kan basıncı değerlerinin değişmesi için yeterli bir neden değil. Ancak yaşla beraber özellikle beyin damar sisteminde gelişebilecek daralma ve tıkanmalar daha yüksek” tazyik” ihtiyacı doğurabilir. Bu durum bireye özgü olduğundan yaşlılarda kan basıncı yüksekliği normaldir düşüncesine gerekçe olamaz.Başım ağrıyordu, tansiyonum 160 çıktı. Benim hipertansiyonum mu var?Kan basıncı yükseliği yani hipertansiyon tanısı seri ölçümler gerektirir. Özellikle ızdırap, heyecan, korku gibi durumlarda her sağlıklı kişide kan basıncının yükselmesi doğaldır. Bu münferit yükselmeler kişiyi hipertansiyon hastası konumuna sokmaz. Yapılması gereken sık ölçümlerle yüksekliğin genel eğilim olduğunun ortaya konması ve varsa uç organ hasarının gösterilmesidir.Hipertansiyon hastası nasıl beslenmeli?Hipertansiyon hastalarında tuz kısıtlaması yaklaşık üçte birinde kan basıncı yükseliği konusunda dramatik yanıta yol açar. Bu yüzden dietde tuz kısıtlaması önem taşır. Bunun aksine potasyum ve magnezyumdan zengin beslenilmesinin faydaları olabilir ayrıca kişinin kilo fazlalığı varsa ideal kilosuna erişip o kiloda kalacak şekilde diyet yapması, eşlik eden kan yağlarında ya da şekerde yükseklik mevcutsa o zaman ilgili rahatsızlıklara yönelik diyet uygulaması gerekir.Sigara ve alkolün hipertansiyonla ilgisi var mı?Sigara ve hipertansiyon direkt olarak kan basıncını yükseltir. Bu yüzden bu alışkanlıkların sonlandırılması tedavinin bir parçasıdır. Bunun ötesinde sigara ve alkol kullanımının özellikle kalp ve damar sistemine olan olumsuz etkileri hipertansiyon varlığında artacaktır.Benim tansiyonum asabi. Sinirlenince yükseliyor.Stres sırasında kan basıncı yüksekliği kısmen doğaldır. Kızgınlık, üzüntü gibi durumlarda kan basıncındaki şiddetli artışlar zaten hipertansiyonu değişik derecelerde var olan hastalarda sıklıkla oluşur. ”Asabi hipertansiyon” tıbbi bir tanımlama değildir. Hipertansiyon tedavisinde stresden uzak durulması, stres faktörlerinin bertaraf edilmesi ilaçsız tedavinin önemli bir parçasıdır.Benim hipertansiyonum var onun için çabuk sinirleniyorum.Hipertansiyon sinirliliğe yol açmaz. Ancak “A” tipi kişilik olarak tanımlanan, çabuk reaksiyon veren, heyecanlı, duygusal kişilerde hipertansiyon gelişimi sıktır. Yani hipertansiyon ile asabilik arasındaki ilişki neden değil sonuç şeklindedir. Kişiler asabi oldukları için kan basıncı yükselir, hipertansiyon hastası oldukları için asabi olmazlar.Tansiyonum genelde iyi ama ne zaman doktora gelsem yükseliyor.“Beyaz önlük” hiperatnsiyonu denen olgu hipertansiyonla ile ilgili bilinenlerin en eskisinden. Bu yüzden kişinin günlük hayatta aldığı kan basıncı ölçümleri hastane ve muayenehane ortamlarında alınan ölçümlerden daha değerlidir.Hipertansiyon, tüm nüfusun yaklaşık dörtte birini etkileyen ve etkileyecek olan, tedavi edilmediği zaman ölümcül olarak seyredebilen bir rahatsızlıktır.Hipertansiyon tanısında, niçin oluştuğunu saptamada ve tedavisinde tıp çok önemli başarılar sağlamıştır. Bu yüzden kan basıncınızı aralıklarla ölçün. Normal değerlerin üstündeki rakamlarla karşılaşıyorsanız doktorunuza başvurmakta tereddüt etmeyin. Hipertansiyondan değil ama geç kalmaktan korkun.Daha ayrıntılı bilgi için:Memorial Hastanesi(212)210 66 66/ 2230 -2235www.memorial.com.tr

Pamuklu çamaşırları tercih edin

Genital hijyen, dış ve iç üreme organlarının temizlik, enfeksiyon ve dış tahrişlerden korunması anlamına geliyor.
Deri, hava veya cinsel ilişki yoluyla her türlü enfeksiyon (mantar, AIDS, hepatit B ve C, herpes, HPV, frengi, bel soğukluğu gibi) hastalıklar gelişebiliyor.Genital bölge nasıl temizlenmeli? Nelerden kaçınmalı?- Dış genitalleri örten tüyler, jilet ve ağda yerine tüy dökücü krem, jeller veya lazer epilasyonla temizlenmelidir. Aksi halde açılan kılcal damar ağızlarından, mikroplar girer. - Günlük duş uygulanabilir. Ama gerek duşta, gerekse vajinal yoldan hergün antiseptik uygulamaları hatalı. Böylece üreme döneminde östrojene bağlı olarak biyolojik savunmayı sağlayan basillerin oluşturduğu flora bozulacağı için enfeksiyon oluşumu kolaylaşır. - Ayda bir kez özellikle adet sonrası vajinal lavaj yeterli.Hangi tür iç çamaşırlar tercih edilmeli? - Tüm iç çamaşırları pamuklu olmalı.- Terledikçe çıkartılmalı. - Deterjan yerine sabunla yıkanmalı. Hangi durumlarda vajinal enfeksiyonlar sık görülür?Genital hijyeni bozuk, şeker hastası, obez, bağışıklık sistemi bozan kronik hastalığı olan, sık ve çeşitli partnerlerle cinsel ilişkide bulunanlarda enfeksiyon sık görülür.Günlük ped kullanılmalı mı? Günlük ped adet dönemlerinde kullanılabilir. Vajinal tampon ise çok zorunlu değil ise kullanılmamalı. Kullanılacaksa 3-4 saat içinde çıkarılmalı. Aksi halde ciddi sorunlara yol açabilir. Toksik şok sendromu gelişebilir.Vajinal temizlikle ilgili ürünleri öneriyor musunuz? Sağlık Bakanlığı onayı olan ve idealinde bir jinekolog denetiminde kullanılan ürünler, kişi allerjik değilse bir sorun çıkarmaz. Ancak özellikle sabun ve yoğun antiseptik solüsyonlarla vajinal duş alınmamalı.Islak mendil kullanılmalı mı?Islak mendil, sabun veya alkol içerdiğinden tahriş edebilir, allerjik reaksiyona yol açabilir ya da bölgenin koruyucu florasını bozabilir. Bu nedenle genital bölgede kullanımından kaçınmalı.Hürriyet / Mesude ERŞAN

Yüz şekline göre allık

Allık uygulama tekniği yüz şeklimize bağlı olarak değişir.
Allığınızı tıpkı arkadaşınızın yaptığı gibi uyguladınız ama sizde onun kadar güzel durmadı. Belki de bunun nedeni yüz şeklinizin farklı olmasıdır...Allık uygulama tekniği yüz şeklimize bağlı olarak değişmektedir. İlk önce yüz şeklimize karar vermeli, daha sonra allığımızı ona göre uygulamalıyız. YuvarlakÖzellikle yanaklarınız olmak üzere yüzünüz geniştir. Fırçanızı V çizecek şekilde uygulayın. Böylece yüzünüz uzun görünecektir. Tamamlaması için de çenenize çok az uygulayabilirsiniz.KareKare alın, geniş elmacık kemikleri ve çene çizgisi. Kare çene, göze çarpan bir yüz yapısıdır. Gözlerinizin merkezi elmacık kemiklerinizle nerede birleşiyor ona dikkat edin ve allığı oraya uygulayın ve şakaklarınıza doğru yayın. Alın ve çenenize yumuşak vuruşlar uygulayın, bu uygulama yüzünüzün kareliğini yumuşatacaktır.DikdörtgenBu yüzler, kare yüzlerin gerilip,uzatılmış halidir. Alın, elmacık kemikleri ve çene çizgisi kadar geniştir. Gözlerinizin dış köşelerine ve elmacık kemiklerine iyice uygulayın. Allığınızın, burnunuzun ucundan daha aşağıda olmamasına dikkat edin.Ovalİdeal yüzdür. Alın,çeneden daha geniştir. Elmacık kemikleri daha baskın, çene ovaldir. En çok göze çarpan kısma yani elmacık kemiklerine ve şakaklara uygulayınız. Böylece, elmacık kemikleriniz daha dikkat çekecek hale gelecektir.ÜçgenGeniş alın ve yüksek elmacık kemikleri vardır. Çene dardır. Fırçanızı V şeklinde elmacık kemiklerinizden şakaklara doğru uygulayınız. Kaş altından yüzünüzün ortasına doğru da az miktarda allık uygulayın. Bu, alnınızı yüzünüzün kalan kısmıyla dengelemenizi sağlayacaktır.

Saç boyamanın püf noktaları

Saçlarınızı boyamak araba kullanmaya benzer. Eğer deneyimli bir sürücü değilseniz duvara çarparsınız. Çoğu insan evde kullanılan saç boyalarını kullanıyor. Kutunun üzerindeki resme bakarak saç boyası aldıklarını, karıştırıp saçlarına uyguladıktan sonra kutunun üzerindeki gibi bir renk elde ettiklerini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Renkler pigmentlerden oluşur ve doğal renkle birleştikten sonra yeni bir renk pigmenti oluşur.
İşte saç boyama ve boyatma kurallarıRenk seçerken profesyonel birine danışınSaçınızı doğru boyamak için sadece tek bir fırsatınız varsa ve saçlarınız ilk defa boyayacaksanız işi bilen birinden renk konusunda yardım almanızda yarar var. Koyu veya açık renk istiyorsanız, saç boyasında uzman kişi renk seçimi noktasında yardımcı olabilir. Saç renginizi aşamalı olarak değiştirinEn büyük problem renk seçimi değildir. Sebep ne olursa olsun insanlar her zaman çok koyu tonları seçer. Saç boyası alıyorsanız her zaman yavaş yavaş daha koyulaştıracağınız açık renkleri tercih edin. İlk önce koyu renk boya uygularsanız rengi açmanız daha zorlaşır. Koyu renkler açılamaz, sonuç olarak saç renginizi değiştirmeniz daha zor olur.Ailenizin saç rengine bağlı kalınÖrneğin doğal saç renginiz koyu kahvenin dördüncü tonu. Her insanın saç renginin bir tonu vardır. Üç renk ailesi vardır: Siyah, Kahverengi, Sarı.. Her kategorinin açık, orta ve koyu tonları vardır. Tonlarda 1,2,3 koyu tonlar, 3,4,5 kahverengi tonlar, 6,7,8, 9 ise sarı tonlardan oluşuyor. Bir sabak kalktınızda rüyanızda gördüğünüz sarışın siz ile boyadan sonraki kesinlikle aynı olmayacak. Örneğin doğal saç renginiz koyu kahverengiyse açık kahverengiyi deneyin. Koyu sarışınsanız koyu kahverengiyi denemenizi önermek doğru olmaz.İhtiyacınız olan şey tek renkSaçlarınıza kendi başınıza gölge veremezsiniz. Bu nedenle saçlarınızı boyamak istediğinizde tek rengi tercih edin. Gölge renk seçiminizin ise, doğal saç renginiz ile tercih ettiğiniz boya rengi arasında kalan ton olmasına dikkat edin. Saçlarınızın diplerine kadar boyayınBoyayı mümkün olduğunca saç köklerine yakın uygulamaya çalışın. Özellikle göze çarpan kısımları dikkatli boyayın. Saçlarınızın iyi boyanması için yaprak gibi hazırladığınız aliminyum folyonun arasına tost gibi saçlarınızı koyabilirsiniz. Böylece saçlarınız diplerine kadar iyice boyanır.Saçınızı boyayan uzmanınızı beğenmediyseniz değiştirinKuaförde saçlarınızı boyayan kişi aynı zamanda sevgilisiyle konuşuyor ya da dışarı da sigara içmeye çıkıyorsa, onunla daha fazla zaman kaybetmeyin. Eğer saç stilistiniz ne istediğinizi anlatmanıza rağmen anlamıyorsa, kalkın, teşekkür edin, birlikte istediğinizi yapamayacağınızı anladığınızı söyleyin ve başka birine başvurun. Saç renginizle duygularınızı yansıtınİnsanlar ruhsal durumlarını anlatmak için saç renklerini değiştirir. Etrafınızda saç rengi ile mesaj vermeye çalışan, değişen ruh haline göre saç rengini sık sık değiştiren insanlar görürsünüz. Eğer sizin de içinizden bu tür bir istek geliyorsa, kendinize bir iyilik yapın. Saç renginizi profesyoneller gibi boyayabilir ya da bir profesyonelden yardım alabilirsiniz.iVillage

Tosca Blu’nun Vienna kırmızısı

‘’Yaz geldi, artık gezme vakti’’ diyor, şıklığınızı da çarpıcı aksesuarlar ile tamamlamak istiyorsanız eğer, Tosca Blu Vienna Serisi’ndeki kırmızı çanta ve kemerler tam size göre.
Güneşin yüzünü göstermesiyle başlayan davetler, partiler, pazar brunch’ları, belki de eşiniz ya da arkadaşlarınızla çıkacağınız hafta sonu kaçamakları için harekete geçmeye başladınız.Peki, bu renkli günlerin en renkli kadını siz olmak istemez misiniz? Bu soruya ‘kesinlikle evet’ diyenlerdenseniz Tosca Blu’nun aşk kırmızısı ile tasarlanmış Vienna çantaları ile tüm beylerin ilgi odağı olabilirsiniz.Kırmızı çantanızı bu yazın vazgeçilmezi kalın kemerlerle kombin etmek istiyorsanız, Tosca Blu bunu sizler için düşünmüş bile.Yapmanız gereken tek şey ise; Tosca Blu’nun Astoria ve Galleria mağazalarına uğrayarak birbirinden etkileyici çanta ve aksesuarlar arasından Vienna serisine göz atmanız.

30 Ağustos 2012 Perşembe

Dillere destan lahana diyeti

Lahana diyeti en kısa yoldan kilo vermek için ideal
Her derde devaZayıflama ve selüloitleri yok etme özelliği bulunan beyaz lahana, aynı zamanda antioksidan özelliğine sahip olduğundan, bağırsak kanserini önleyici gücü var. Kan şekerini düşürme ve dengeleme özelliğinin yanı sıra, kan dolaşımını düzenler, hormonları dengeler. Enfeksiyonlara karşı vücuda direnç kazandırır. Kanser hastalarında kemoterapi ve radyoterapi sonrası takviye oluşturur. Toksinden arındırırBağırsak mukozasını temizleyip, cilde tazelik ve güzellik kazandırır. Toksin atıcı ve kolon kanserini önleyicidir. Beyaz lahana içeriğindeki vitaminiyle güçlü bir antioksidandır; ayrıca beyaz lahana yaz aylarında fit olmak isteyenlere kalıcı kilo kaybı yaratır. Vücudu toksinlerden arındırır, kolon kanserini önler ve kan şekerini kontrol altında tutmanıza yardımcı olur.Mucizevi beyaz lahana diyeti • Kadınlar arasında lahana çorbası olarak anılan bu sebze çorbalı diyet, mucizevi bir biçimde bir haftada tam 8 kilo verdiriyor! • Kimi diyetisyenler vücudun bu kadar kısa sürede kilo vermesine karşı çıksa da henüz hiçbir diyetisyen böylesine kısa sürede kilo verdiren bu diyetten kadınları alıkoyamıyor. Yalnız bu diyeti yaparken kendinizi çok fazla yormamalı, bol su içmeli ve ekstra vitamin almalısınız.Mucizevi beyaz lahana diyeti Özel çorbaMalzemeler5 tane taze soğan1- 2 domates konservesi, yada taze domates1 büyük beyaz lahana2 tane yeşil salça biberi1 bağ maydanoz1 adet kereviz3 paket soğan çorbasıYapılışı: Bütün sebzeleri ufak ufak doğradıktan sonra çorba olacak şekilde su ilave ederek düdüklü tencerede pişirin. Daha sonra dilerseniz blenderda ezerek krema kıvamına getirebilirsiniz.1. günİstediğiniz kadar meyve (muz hariç) ve özel çorba 2. günİstediğiniz kadar sebze (baklagiller hariç) ve özel çorba3. günİstediğiniz kadar sebze, meyve ve özel çorba4. gün5 tane muz, 4 bardak süt ve özel çorba5. gün300 gr. kırmızı et, 6 tane domates, özel çorba6. günİstediğiniz kadar yağsız kırmızı et, özel çorba7. günEsmer pirinç, istediğiniz kadar sebze, meyve suyu ve özel çorbaBeyaz lahana kürünün özellikleri neler?Zayıflama ve selüloitleri yok etme özelliği bulunan beyaz lahana, aynı zamanda antioksidan olduğundan bağırsak kanserini önleyici gücü var. • Kan şekerini düşürüp dengeliyor.• Kan dolaşımını düzenler, hormonları dengeliyor. • Enfeksiyonlara karşı vücuda direnç kazandırır. Toksin arttırır. • Kanser hastalarında kemoterapi ve radyoterapi sonrası takviye oluşturur. Bağırsak mukozasını temizler. • Cilde tazelik ve güzellik verir. Toksin atıcı ve kolon kanserini önleyicidir. Beyaz lahana içeriğindeki U vitaminiyle güçlü bir antioksidandır.Lahana nasıl zayıflatıyor?• Beyaz lahana aynı zamanda `aquaretik`tir. Yani; bitkiler genelde diüretik olduklarından hem su hem tuz atarken, beyaz lahana tuz dengesini bozmadan sadece su atar.• Bu da verilen kiloların kalıcı olmasına yardımcı olur. Menopoz ve regl dönemlerinde değişen hormon dengesizliğine karşı beyaz lahana kürü mükemmel bir takviye.Biyotransformasyon özelliği kilo vermeyi hızlandırıyor mu? • Bu bir tek beyaz lahana da bulunuyor. Yoğurttan içtiğimiz suya kadar hiçbir yiyeceğimiz saf değil. Bu zehirli maddeler karaciğer, akciğer, böbrekler ve yağ dokusunda depolanır. • Bunların suda çözülme özelliği yoktur sadece yağda çözünür (Sadece yağda çözüldüklerinden vücutta depolanırlar). Biriken bu toksinlerin suda çözülme özelliği göstermesine `biyotransformasyon` diyoruz. • Yağda çözülen zararlı toksinlere suda çözülme özelliği kazandıran beyaz lahana; biyotransformanyon özelliğiyle terleme, solunum, idrar ve dışkı yolları ile bu zararlı toksinleri dışarı atar.Toksin atarak yenilenin • Kaynamakta olan yarım litre suda 5-6 adet beyaz lahana yaprağını parçalamadan, 10 dakika ağzı kapalı olarak hafif ateşte haşlayın. • Sabah ve akşam şeklinde günde 2 kez aç veya tok karnına birer su bardağı için. Bu işlemi 5 gün boyunca ve her seferinde yeniden hazırlayarak devam edin. 3 gün ara verip, yeniden 5 günlük bir kür daha uygulayın. • 10 günlük kürün bir yıl boyunca 4 kez yapılmasını tavsiye ediyorum. Kürün yapılmaya başlandığı 2. veya 3. gününde vücudunuzun terlediğini ve özellikle yüz kısmında yağlı olduğunu fark edeceksiniz. • Endişelenmeyin, bu yağla birlikte toksinleri de attığınızı gösterir. Bu kürü uygularken daha sık banyo veya duş yapmalısınız. Ne kadar çok toksin atarsanız vücudunuz o kadar fazla kendini yeniler.Lahana kürü•Kaynamakta olan yarım litre suda 6- 7 adet beyaz lahana yaprağını, 10 dakika ağzı kapalı olarak hafif ateşte pişirin.•Sabah ve akşam olmak üzere aç ve tok karına birer su bardağı için. Bu işleme toplam 5 gün devam edin.•Bu kürü 5 gün uyguladıktan sonra 3 gün ara verin ve tekrar 5 gün uygulayın. Böylece 10 günlük kür tamamlanmış olur.•Toksin atıcı ve bağırsak kanserini önleyici bu 10 günlük kürü, 1 yıl boyunca 3 ya da 4 kez yapmak en doğrusu.•10 günlük kür için kesinlikle ihtiyacınız olan miktarı bir defada değil, her gün taze olarak hazırlayın.•Kan dolaşımını düzenlemek amaçlı kullanımda 3-4 adet beyaz lahana yaprağı, kaynamakta olan yarım litre suya atılır ve hafif ateşte ağzı kapalı olarak 15 dakika pişirilir. Sabah ve akşam aç veya tok karına bir su bardağı içilir. Her 3 günde bir, 3 gün ara verilerek toplam 21 gün içilerek uygulanır. 3 aylık aradan sonra tekrar; her 3 günde bir, 3 gün ara verilerek, toplam 21 gün içilerek ikinci ve son kür tamamlanmış olur.Kan şekerini düşüren formül!• Yaklaşık 750 mililitre veya 5 su bardağı kaynamakta olan suda, 7 veya 8 tane beyaz lahana yaprağını parçalamadan, hafif ateşte 10 dakika ağzı kapalı olarak haşlayın. • Haşlama sırasında kapağı açarak, bir tahta kaşık yardımıyla yaprakların tamamının kalmasına özen gösterin. Ilıdıktan sonra haşlanmış beyaz lahana yapraklarını süzerek ayırın ve aç karnına veya yemeklerden sonra sadece bir buçuk su bardağı kadar suyunu için. • 5 veya 6 gün uygulayacağınız bu kürde beyaz lahananın her gün taze olarak hazırlanması gerekiyor. Şeker hastalarının bu kürü yılda 3 ya da 4 kez tekrarlaması daha faydalı olur.Lahananın viagra etkisi • Cinsel güç eksikliği birçok insanın hayatını kabusa çevirmeye devam ediyor. Oysa bu sorunlardan yediklerinize dikkat ederek kurtulabilirsiniz. Mesela lahana bu konuda gerçek bir viagra.Lahanaİster yemeğini yapın ister turşusunu kurun. Vücudu yormadan karaciğeri çalıştırdığı için enerjinizi kendinize saklıyorsunuz. Ayrıca içindeki bazı enzimler cinsel gücü artırıyor. Araştırmalar lahana yiyen erkeklerin yüzde 90`ının aşırı cinsel istek duyduğunu kanıtlıyor.Çilekİçerdiği yüksek dozdaki C ve E vitaminleri performans artırmada birebir.Kabak çekirdeğiBol miktarda yağ asidi içerir. Yağ aitleri ise seks hormanlarının daha fazla salgılanmasını sağlar. Ayrıca içindeki çinko da sperm kalitesini artırır. Günde 100 gram kabak yemek yeterli.TarçınSadece aroması bile ereksiyon sağlamak için yeterli.MaydanozVitamin deposudur. Özellikle içindeki B-12 vitamini seks gücünü artırır. Ayrıca stresi azalttığı için psikolojik sorunlardan dolayı cinsel problem yaşanlara ilaç olur.meme kanserini önler mi? • Amerika`daki `Harvard Health Letters` dergisinde 1994 yılında yayınlanan bir makalede; Asyalı kadınlarda Amerika`da yaşayanlara göre 8 kat daha az meme kanseri görülmesinin nedeni soya fasulyesi olarak açıklandı. • Soyada bulunan maddelerin büyük bir kısmı, beyaz lahanada da bulunuyor. Bu da östrojen hormonunu zararsız olan zayıf östrojene dönüştürür. Yapılan klinik çalışmalarda beyaz lahana tüketenlerde kanser oluşumunun gerilediği tespit edildi.Peki lahana kemoterapi ağrılarını hafifletir mi?• Birçok kanser hastası; ameliyatsız veya ameliyat sonrası radyoterapi, kemoterapi veya hormon tedavisi görüyor. • Özellikle radyoterapi veya kemoterapiden sonra hastalar kendilerini yorgun ve halsiz hisseder. Birçoğunda dolaşım bozukluğu şikâyetleri de olur. Radyoterapi veya kemoterapi sonrasında uygulanacak beyaz lahana kürü, vücudu arındırır, oluşan toksinlerin vücuttan atılmasına yardımcı olur.Tiroid hastaları kara lahana yememeli• Tüm deniz ürünleri, et, süt, yumurta iyot içerir. Ama "Ben bu besinleri alayım, vücudumun iyot eksikliğini gidereyim" gibi bir şey tek başına söz konusu değil. Bunu çok abartmamak lazım. • Ancak özellikle Karadeniz`de sıkça tüketilen kara lahananın guatrojen madde içerdiği ispatlanmış durumda. Tiroid hastalığı olanların kara lahana yememesinde yarar var.Lahana DolmasıMalzemelerKıymaSoğanSalçaPirinçNaneTuzSıvıyağLahana Dolması Yapılışı1. Lahana yaprakları haşlanır, kalın yerleri kesilir, uygun büyüklükte parçalara ayrılır.2. Dolma içi hazırlanır. Dolmalar sarılır. Pişerken üzerlerine bütün sarımsak yerleştirilir.3. Servis yaparken sumak ve kırmızı biber kullanılabilir.Mor Lahana SalatasıMalzemeler1 Adet Küçük Mor Lahana1 Tatlı Kaşığı Tuz1 Yemek Kaşığı SirkeMaharetini Göster• Lahanayı yıkayın, buruşuk üst yaprakları ayrıp ve 4 parçaya bölün. Her bir parça, ince olarak kıyın. Kıyılan parçaları bir kap içerisine alın. 1 tatlı kaşığı tuzu lahananın üzerine serpin ve lahanaları bir güzel elle ovun. • Ovalanan lahanaları süzgece alıp, sudan geçirin. Tuz`u giderilen lahanaları avuç içerisinde sıkııp çukur bir kaseye alın. Üzerine, 1 Yemek kaşığı sirke gezdirin ve kasenin ağzını kapatın.• Kase dolapta 1 saat bekletildikten sonra, lahanalar çatalla süzdürülerek kullanıma alınabilir. Diğer bir usül ise, lahana tuzlanacak, yıkanacak ve sıkılacak. Servis tabağına alındıktan sonra üzerine limon suyu,karabiber ve zeytinyağı karışımı gezdirilecek. Mor lahana sade, turp rende, havuç rende olarak karışık tüketilebilir.ekolay, mahmure

Aldatıldığınızı anlamanın 30 yolu

Birlikte olduğunuz sevgiliniz ya da bir hayatı paylaştığınızı sandığını eşiniz sizi aldatıyor mu?
1- Sevgiliniz içindeki suçluluk duygusunu bastırmak için sizin isteklerinize her zamankinden fazla duyarlılık gösterir. Özellikle diğer ilişkisinin ilk dönemlerinde…2- Böyle bir alışkanlığı olmasa bile size sık sık hediye almaya başlar. Bu davranışının dikkat çekmemesi için de her hediye için geçerli bir bahane bulur. 3- Bir gün biz ayrılırsak ne olur gibi sorularla olası bir yakalanma anındaki tepkinizi ölçmeye çalışır.4- Günlük hayatındaki alışkanlıklarını değiştirir ya da yeni hobiler edinir.5- Yaşadığı duygusal karışıklık nedeniyle olur olmaz nedenlerden kavga çıkarabilir.6- Ona daha şefkatli yaklaşmanız için sadece sizin yanınızda depresif bir tavır takınabilir. 7- Sizinle çeşitli bahanelerle daha az konuşmaya ve zaman geçirmeye başlar. Bu sayede daha az açık vereceğini düşünür.8- Uykusunda sık sık kabus görebilir. Bir çok geceyi bu nedenle uykusuz geçirebilir.9- Müzik, sinema gibi alanlarda zevkleri değişebilir. Daha önce nefret ettiği türleri beğenerek takip edebilir. Bu seçimlerden yeni ilişkisinin zevkleri hakkında fikir verir.10- Kendisini birden çok beğenmeye başlayabilir. Zamanını eskiye göre daha çok ayna karşısında geçirir. 11- Sizi ya da ilişkinizi başkalarıyla kıyaslayabilir. Bu artık sizin tek olmadığınızı düşündüğünü gösterir. 12- Artık hiçbir eleştiriye tahammülü kalmayabilir. Sürekli kendini savunma tavrını takınabilir.13- Eve geç gelmeye başlar. Evdeki sorumluluklarını ya da eskiden düzen konusunda önem verdiği konuları atlayabilir.14- Sizin nasıl göründüğünüzle artık daha az ilgilenir. Saçınız ya da kıyafetlerinizle ilgili yorum yapmaz.15- ‘Seni seviyorum’ demeyi bırakır.16- Sizin ona yaptığınız sürprizler karşısında eskisi gibi coşkuyla tepki vermez. Bu içinde suçluluk duygusundan kaynaklanır. 17- Kendisini başkalarıyla kıyaslaması da size olan ilgisini kaybetmeye başladığını gösterir.18- Telefonunda arama listesi ve mesaj kutusunu sürekli boş tutmak gibi önlemler alabilir.19- Birden bire arkadaşlarıyla her zamankinden daha fazla vakit geçirmeye başlar20- Saçınızı okşamak gibi şefkat gösterilerini bırakır. 21- İlişkinizin geleceği hakkında evlilik, ev alma gibi planlar hakkında konuşmamaya başlar.22- Birden bire kişisel uğraşlara vakit ayırmaya başlar. Kitap okur, film izler…23- Aranıza yatak odanızda da mesafe koyar ve bunun için bahaneler sıralar.24- Yaptığı şakalar sizi güldürmekten çok kırmaya başlayabilir, eski hoş sohbet tavrı kalmaz. 25- Çiftlerin yapışık ikizler olmadığını öne sürerek kendi özel sınırlarını korumak adı altında sizden uzaklaşır.26- Rüyasında başka isimler sayıklayabilir.27- Yakın çevrenizden sürekli ilişkiniz hakkında uyarı alıyor musunuz? Sizdeki değişim en iyi dışardan bakan objektif gözler tarafından görülür.28- Sizin artık kendisiyle ilgili sorular sormanıza tahammülü kalmaz. Neredesin sorusu onu bir anda sinirlendirmeye yeterli olur.29- Sabah uyandığında kimin yanında olduğunu anlamak için bir süre etrafına bakar.30- Ev içinde kapıları kapalı tutmaya başlar. Özellikle bilgisayar başındayken rahatsız edilmek istemez.

Onu kendine aşık et!

Bir erkeğin size aşık olmasını istediğinizde, bazen şansınızı zorlamanız gerekebilir. Nasıl mı? İşte yolları...
Mükemmel bir erkekle tanıştınız, anında elektrikleme oldu ama sizi aramıyor. İçinizdeki geleneksel tarafınız sizden gerektiği kadar etkilenmediğini ve boş vermenizi söylüyor. Halbuki soru şu: Aranızdaki elektriklemeyi gerçekten hissettiyseniz, bu kadar kolay vazgeçmek doğru mu? "Bazı durumlarda doğru değil" diyor "Dateor Soul Mate" (Geçici Sevgili mi, Yoksa Ruh Eşi mi?) adlı kitabın yazarı Neil Clark Warren ve ekliyor: "Erkekler, elektriği hissetmelerine rağmen, hemen hareket etmeyebilirler çünkü bu konularda kadınlar kadar kararlı değillerdir."İkinci kez buluşmak istiyorsanız, kullanabileceğiniz birkaç taktik var. Yalnız dikkat: "Bir erkeğe kendinizi beğendirme çabalarınız o kadar ısrarlı olabilir ki, bunlar seksi olmaktan çıkıp, çaresizliğe girebilir." diyor uzmanlar.Yolunuzu kesiştirinBir erkeği beğendiyseniz neden ona açıkça çıkma teklif etmeyesiniz ki? "Sürpriz ilişkiler erkeklerin beynindeki romantik aşk devresini tetikler." diyor psikologlar. Bir erkek için sizi kovaladığını hissetmesi önemlidir. "Yeni bir sevgiliyi elde etme süreci erkekleri heyecanlandırır." diyor "Smart Man Hunting" (Akıllı Erkek Avı) adlı kitabın yazarı Liz H. Kelly ve ekliyor: "Sizi şans eseri görürse, tanımak için daha fazla çaba harcayacaktır." Yani, yapmanız gereken tek şey, yoluna çıkmak. Ona çıkma teklif etmek yerine, karşısına çıkın yeter. Erkekler kur yapma işinin onlara kalmasından yanalar, bunu asla unutmayın.Kurallara uyun!Soğukkanlı davranmalısınız. Vermek istediğiniz mesaj, onun için deli olduğunuz değil, bunu unutmayın. İlk görüşmede sohbeti yüzeysel tutun. Hedefiniz ilgisini çekmek olmalı, o yüzden onu köşeye sıkıştırıp hayat hikayenizi anlatmanıza gerek yok. Önemli bir kural daha: Onunla birlikteyken az için. Siz de takdir edersiniz ki, gözleri alkolden kanlanmış birinden romantik anlamda etkilenmek biraz zordur.Buluşmadan önceÖldürücü vuruşu yaptıktan sonra, geri çekilip, sakin bir pozisyon almak. Buluşmanın sonunda, işler istediğiniz gibi yürümediyse, kendinizi reddedilmiş hissetmek yerine, kaybedenin o olacağını hissetmeniz gerekir. Bu, egonuz için son derece önemli.Kaçan kovalanırSiz onu yakalamaya ne kadar gayret ederseniz, o sizden o kadar kaçar. "Kesinlikle aranızda bir şey olması gerektiğini düşündüğünüzde, onun gönderdiği sinyalleri yanlış algılamanız çok kolay. Çünkü sizin beyniniz belli bir fikre zaten kanalize olmuş durumda ve karşınızdaki insan olumsuz yaklaşsa da, beyniniz cevabını olumlu olarak algılar" diyor Kelly. Fazla ısrarlı olmak sağlıklı değil çünkü belli bir noktadan sonra ısrarlarınız can sıkıcı gelebilir.Düşünce tarzınızı değiştirinİki, üç kez "yanlışlıkla" yoluna çıkmak başka, bunu alışkanlık haline getirip onu sürekli takip etmek başka. Tesadüflerle onu fazla zorlarsanız, sizi ya kolay bir kadın olarak ya da yakasına yapışmak isteyen bir baş belası olarak görür. "Erkeklerin inanılmaz bir yetenekleri var: Yakalarına yapışmak isteyenleri bir kilometre uzaktan bile anlarlar. Beğendiğiniz erkeğin yolunu kesmeye devam ederseniz, büyük ihtimalle zaafınızdan yararlanmayı deneyecektir" diyor Kelly.İlgilendiğiniz erkek birkaç adım atsa da, bu aranızda bir şey olacağı anlamına gelmiyor. Diyelim ki ilginizi anladı ve sizi aradı veya yemek yediniz. Sizinle tam anlamıyla ilgilenip ilgilenmediğini sezemiyorsanız, onunla birlikte olmak bir işe yaramayacaktır, tam tersine, daha sonra kendinizi daha kötü hissetmenize yol açabilir. Bir erkek tarafından ilk anda reddedilmek, onunla birlikte olduktan sonra reddedilmekten daha az acı vericidir. Siz siz olun, onu ilişkiye zorlamak için cinselliği kullanmayın.Sonuçta rekabetçi bir dünyada yaşadığımızı göz önünde tutarsak, şansınızı zorlamanız doğru olabilir, ancak bunu yaparken ne zaman duracağınızı iyi bilmelisiniz.

Sizin seksiniz ne renk?

Alman Seksolog Volkmar Sigusch, seksi iki renge ayırıyor: Beyaz ve siyah. Beyaz, sanıldığı gibi masumiyet değil, cinselliğin kalıplara sokulmadan alabildiğine yaşanması anlamına geliyor. Seksologlar, çağımızın cinsellik anlayışının bu yönde olduğuna dikkat çekiyor.
‘Beyaz seks’ olur da, ‘siyah seks’ olmaz mı? Sigusch’un tespitlerine göre var. Bu da gerilmiş sinirler, hayal kırıklığı, bitmek tükenmek bilmeyen bir yalnızlık hissi anlamına geliyor. Üstelik gelecekte siyah seks daha sık görülecek.İçten gelen bu dürtü, çağımızda sürekli baskı altına alınıyor. Dolayısıyla insanlar sürekli kendini partnerine kanıtlamanın, yani sürekli bir Sharon Stone ya da bir Michael Douglas ‘performansını’ yakalamanın yollarını arıyorlar. Bu da strese, isteksizliğe, “Ya bu işi onun gibi beceremezsem?” gibi başarısızlık korkularına, hatta performans düşüklüğüne yol açıyor. Seksologların söylediklerine göre, çağımızda cinsellik sürekli bir ‘kalıba’ yerleştirilmeye çalışılıyor. Bu da çiftlerin yatakta içlerinden geldikleri gibi değil; kitapta yazdığı gibi, ‘hesap kitap’ yaparak hareket etmelerine yol açıyor. Oysa bu işin usulü ‘doğal’ olmak. Uzmanlara göre, en faydalı cinsellik; stresten, baskıdan ve ‘kurallardan’ uzak olan cinsellik.Bilim adamları, her insanın farklı bir cinsellik anlayışı olduğunu söylüyor. Yani herkesin seksi kendine. Dolayısıyla, sağlıklı bir seks yaşamı için ‘haftada en az üç kez’ ya da ‘yılda en az 104 kez’ gibi hesaplardan uzak durmak şart. Çünkü bu iş ‘haftada bir’e düştüğünde kimse kalpten gitmiyor... Alman haftalık haber dergisi Focus, çağımızda cinselliğin nasıl yaşandığını, insanlarda ne tür bir cinsellik anlayışı olduğunu yani insanların cinselliğe olan bakış açılarını inceledi. ‘Neo-Seks’, yani ‘Çağın Seksi’ başlıklı bu kapsamlı dosyada, ayrıca Alman Seksolog Volkmar Sigusch’un da bir yazısına yer verdi. Sigusch, seksi ‘siyah’ ve ‘beyaz’ olarak ikiye ayırıyor...“Cinsellik bir ihtiyaç” Bugüne kadar toplam 32 kitap çıkarmış, Frankfurt Üniversitesi Öğretim Üyesi Seksolog Volkmar Sigusch, ‘beyaz’ ve ‘siyah’ bir cinsel yaşamdan söz etmenin mümkün olduğunu söylüyor. Focus dergisinde yayımlanan bir yazısına göre ‘beyaz seks’, sanılanın aksine saf, temiz ya da masum bir seks anlamına gelmiyor. ‘Beyaz’ derken Sigusch burada aslında ‘beyazlamış’, rengi açılmış, belli bir renge, kalıba sokulmamış, özgür seksten söz ediyor. Yani cinsellikleri ‘beyaz’ olan kişiler, cinselliği belli kalıplara göre değil; istedikleri gibi yaşıyorlar. Sigusch’un söylediklerine göre, burada ‘beyaz’ aslında ‘renksiz’ anlamına da geliyor. Ancak ‘renksiz’ derken, monoton bir cinsel yaşamdan söz edilmiyor. Seksi ‘beyaz’ yaşayan insanlar, cinsellikte çeşitliliğe çok önem veriyorlar. Sigusch’a göre bunlar, kendine çok güvenen, cinsel tercihini istediği gibi yapmış, ne istediği konusunda kararlı insanlar. Ancak bu insanlar, bir yandan duygusal ve sosyal açıdan partnerlerine bağlı kalmayı tercih ederken, öte yandan cinsellik konusunda daha özgür ve bağımsız olmak da istiyorlar. Seksologlar, çağımızın cinsellik anlayışının bu yönde olduğuna dikkat çekiyor. ‘Beyaz seks’ anlayışındaki çiftler, birbirlerine yakınken, aynı zamanda da aslında uzaklar. Yani insanlar birbirlerine ‘körü körüne’ bağlı değil. Bu anlayışta rahatlık ön planda; üreme ve çocuk bakma gibi ‘zahmetler’ ise geri planda. İnsan ilişkilerinin gittikçe daha bencil bir hal aldığını söyleyen Sigusch, cinsel yaşamın da gittikçe daha bencilce yaşanmaya başlandığına dikkat çekiyor: “İnsanlar artık samimi olmayan, yalancı duygularla vakit kaybetmek istemiyorlar. Hissettiklerini açıkça yaşamak istiyorlar. İnsanlar, seksin aslında sadece bir ihtiyaç olduğunu fark ediyorlar. İşin içine çok fazla duygu katmamayı tercih ediyor pek çok çift...”Pek çok insanın ‘anormal’ ya da ‘hastalıklı’ olarak anılmadığı cinsellik anlayışına da Sigusch, ‘beyaz seks’ gözüyle bakıyor. Seksolog Sigusch’a göre eşcinsel insanların yaşadıkları cinsellik, aslında ‘beyaz seks’e iyi bir örnek. Çünkü bu insanlar; kendine güvenen, cinsellikte kalıplara karşı çıkan, bunu kendi istedikleri gibi yaşayan insanlar...“Cinsellik gittikçe siyahlaşacak”Uzmanlara göre; insanların, gittikçe seksi sadece bir ihtiyaç olarak görmeleri, işin içine çok fazla duygu katmamaları, ‘internette seks’ ya da ‘sanal seks’ gibi kavramları gündeme getirdi. Seksolog Volkmar Sigusch’a göre, bu da pek çok insanı seksten tamamen uzaklaştırırken, pek çok insanın da seksi ‘sapkın’ yaşamasına yol açtı. Çağımızda artık çeşit çeşit cinsellik anlayışı hâkim. Beyaz seks olur da, ‘siyah seks’ olmaz mı? Sigusch’un tespitlerine göre var. Bu da gerilmiş sinirler, hayal kırıklığı, bitmek tükenmek bilmeyen bir yalnızlık hissi anlamına geliyor. Sigusch, “Bence cinsellik, önümüzdeki yıllarda gittikçe siyahlaşacak. Çünkü insanlar gittikçe bencilleşecekler. Yalnız yaşayan insan sayısı artacak ve onlar, ‘Bu bizim yaşam tarzımız’ diyerek kendilerini kandıracaklar. Üremek, gittikçe daha ‘matematiksel’ bir hale gelecek ve etrafta genleri düzeltilmiş çocuklar dolaşacak” diyor.Seksologlara göre, cinsel anlayış zamanla birlikte değişime uğruyor. Uzmanlar, cinsellik de dahil olmak üzere pek çok şeyin ticarete dönüşebileceğini de vurguluyorlar. Alıp satılamayacak tek değerin ‘aşk’ olduğuna da dikkat çekiliyor. Ancak Seksolog Sigusch, ‘aşkın’ da temelinde ‘sapkınlık’ duygularının var olduğuna değiniyor. Hatta ona göre aşkta hafif bir ‘sapkınlık’ olması gerekiyor. Aksi takdirde âşık olmak çok sıkıcı olur. Sigusch, “Aslında çiftleri birbirlerine çeken ve onları birbirlerine bağlayan bu sapıklıklar” diyor. Peki, geleceğimizi nasıl görüyor Sigusch? Ona göre gelecek kuşak gizli bir sadakat, aynı zamanda da bağımsızlık duygularıyla yaşayacak. Gerçek aşk ve sanal aşk arasında gidip gelecekler. Ünlü Seksolog Sigusch’a göre, bu insanların hem gerçekçi hem de ‘renkli’ bir cinsel yaşamları olacak...

Doğru botoks, yüzü maske haline getirmiyor

Düzenli uygunladığında dingin bir ifade yaratıyor...
Kadınlar mimik kırışıklıklarından, akne izleri, güneş ve yaşlılık lekelerinden kurtulmak istiyor. Bu nedenle çeşitli yöntemlerden yararlanıyor. Acıbadem Hastanesi Bağdat Tıp Merkezi’nden Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Yasemin Saray, kadınların botoks yaptırmadan önce yüzlerinin maske görünümüne bürünmesinden korktuklarını söylüyor. Doç. Dr. Saray, “Botoks uygulaması ile yüzde maske gibi ifadesi kaybolmuş bir görünüm olmaz. Bu ifadeyi yaratan kas aşma ve yüz germe gibi yöntemlerdir. Botoks düzenli uygunladığında dingin bir ifade yaratıyor” dedi.Botoks mimik çizgileri olarak adlandırılan ve mimik kaslarının hareketleri ile ortaya çıkan alın çizgileri, göz kenarı çizgileri (kaz ayakları), kaş çatma çizgilerinin düzeltilmesinde kullanılır. Ayrıca dudak üzerindeki ince çizgilerin tedavisinde de uygulanıyor. Botoksun etkisinin 3-6 ay, bazen de 8 aya kadar uzayabildiğini belirten Doç. Dr. Saray, “Etkisi yaşa, deri yapısına ve kırışıklıkların derinliğine göre değişiyor. Gebeler ve emzirenlerde ise sakıncalı. Ayrıca özel bazı kas ve sinir hastalığı bulunanlarda uygulanmıyor” diye konuştu. Kırışıklıkların giderilmesine erken dönemde başlanması gerekiyor. CİLT LEKELERİNİN TEDAVİSİ MÜMKÜN Kadınların kırışıklıklar dışında en çok yakındıkları sorunlar arasında yer alan ve “melazma” adı verilen cilt lekeleri gebelikte sık görüldüğünden halk arasında “gebelik lekesi” olarak biliniyor. Hamilelik döneminde östrojen hormonunun etkisiyle güneş ışınlarına bağlı olarak deride lekelenme artıyor. Aslında bu lekeleri “gebelik lekesi” olarak tanımlamak çok doğru değil. Çünkü hamile olmayan kadınlarda ve erkeklerde de bu lekeler oluşabiliyor. En sık yanak, alın, burun sırtı ve dudak üzerinde görülüyor. Melazmanın tedavisinde, renk açıcı ilaçlar öneriliyor. Doç. Dr. Yasemin Saray, bazı kozmetik ürünlerde de renk açıcı ifadesinin bulunduğunu, ancak bu ürünlerden sadece tedaviye yardımcı olarak faydalandıklarını söyledi. Leke tedavisinde ayrıca kimyasal peeling yapılıyor. Çok sayıda kimyasal peeling yapan madde olmakla birlikte en sık glikolik asit ile yüzeyel peeling ve triklorasetik asit ile orta derinlikte peeling uygulanıyor. Hastaların bir kısmı yalnızca ilaçlı kremlerle tedavi edilebilirken, tedavinin etkinliğini artırmak için bazı hastalarda ilaç ve peeling işlemleri birlikte uygulanıyor.YAŞLILIK LEKESİNE DONDURMA TEDAVİSİ Lentigo adı verilen ve halk arasında “yaşlılık lekesi” olarak bilinen cilt lekeleri de sık karşılaşılan sorunlardan bir tanesi. Bu lekelerin de nedeni güneş ve el, yüzde görülüyor. Bu lekelerin tedavisinde ise, kriyoterapi (dondurma tedavisi) ve renk açıcı ilaçlı kremlerden yararlanılıyor. Kriyoterapi her hastaya uygulanmıyor. Çünkü bu yöntem yan etki olarak koyu ya da açık renkte izler bırakabiliyor. Uygulanacak tedavi yöntemi hastanın deri tipine göre belirleniyor. Ayrıca kimyasal peeling de uygulanıyor. Tedaviye yanıt alınamayan dirençli lekelerin tedavisinde bu yöntemler birlikte kullanılıyor.AKNE TEDAVİSİNDE YÜKSEK BAŞARI Doç. Dr. Yasemin Saray, aknenin tedavisinde büyük ilerlemeler olduğunu belirterek, “Sistemik retinoik asit tedavisiyle daha önce sorun olan, tedavisi mümkün olmayan ya da hayat boyu silinmeyecek derin izler bırakan şiddetli akneyi 4-6 ayda tedavi edebiliyoruz. Erken müdahale önemli, uygun doz ve sürede ilaç kullanmak gerekiyor” dedi. Ergenlikte sık görülen aknenin geçiştirilmemesini öneren Doç. Dr. Saray, “Aileler deri hastalığı değil de ergenliğin bir sonucuymuş gibi bu sorunu görüp çocuklarını doktora getirmekte gecikiyor. Kendiliğinden düzelir diye bekleyip geç kalıyor. Oysa erken tedaviyle bu izlerin oluşmasına engel olabiliyoruz” diye konuştu. İlaç doğru dozda ve yeterli sürede uygulandığında tedavi edici etkisi yüksek ve tekrarlama riski de düşük oluyor. Akneye bağlı olarak deride farklı tipte izler kalabiliyor. Leke şeklindeki akne izlerinin tedavisinde ilaçlı kremlerden faydalanılabilir ya da kimyasal peeling yapılabilir. Tedavisi dah zor olan deride çukurluk şeklindeki akne izleri. Bunlar çok derin değilse kimyasal peeling faydalı olabiliyor. Derin çukurluk şeklindeki izlerin tedavisi ise çok daha güç.NTV-MSNBC

Güzelleşmenin pratik yolları!

Güzel olmak için illa ki tonlarca para dökmenize gerek yok! Pratik bakımlar bizden, uygulaması sizden...
Evde kolay manikürTırnaklarınızı ve etlerinizi yumuşatmak için ellerinizi bir süre sabunlu ılık suda bekletin. Yumuşayan etleri, keskin bir makas yardımı ile fazla derine inmeden kesin. Eğer bu işlem zor geliyorsa, etlerinizi tırnak diplerine doğru bir havlu yardımıyla itin.Kendi toniğinizi kendiniz yapınBir çay bardağı suyun içine, iki damla lavanta damlatın. Bir süre buzdolabında soğutun.ardından bir tutam pamukla yüzünüze sürün. Cildinizdeki canlanmayı hemen göreceksiniz.Gözlerinizi hafifletinİki çay kaşığı küçük doğranmış salatalığı, 1 çay kaşığı süt tozu ile karıştırın. Göz çevrenize ve göz kapağınıza sürün. 10 dakika bekleyip, yıkayın. Gözlerinizdeki ağırlığın uçup gittiğini hissedeceksiniz.Ojelerin çabuk kuruması içinYapmanız gereken tek şey, ojeyi sürdükten sonra, buzlu suda birkaç dakika bekletmek. Ne kadar çabuk kuruduğuna inanamayacaksınız. Ancak bilmeniz gereken küçük bir ayrıntı var, bu işlem ojenin tırnağınızdaki ömrünü kısaltır.Yüzünüz dinlenmiş görünsünYüzünüzün dinlenmiş görünmesini istiyorsanız, önce sıcak hemen ardından soğuk suyla yıkayın. Bu işlem kan dolaşımını hızlandıracağı gibi kaslarınızı da harekete geçirecektir.Vücudunuzu rahatlatınDuş alırken sabah sabun yerine, nane ya da zencefilli sabunlar kullanın. Bu sayede vücudunuzun her noktasını rahatlatmış olursunuz. Omuzlarınız tutulduysaVücudunuza çok ince tabaka halinde vücut yağı sürün. Ardından sıcak suyla ıslattığınız havluyu tutulan bölgeye koyup duşa girin. Havlu, yağın iyice derinin içine girmesini sağlayacağından, teniniz yumuşayacak ve kaslarınız gevşeyecektir.Göz halkalarına karşı Göz altında oluşan keseleri ve renk değişikliklerini, buzlu suya batırılan pamuk parçalarını gözünüzün üzerinde ve çevresinde gezdirerek geçici olarak ortadan kaldırabilirsiniz.

Seksle aranız nasıl?

Eğer seksten soğuduysanız, bunun için sekse renk katacak, cazip kılacak yöntemler uygulamalısınız...
Her defasında eşinizi bahaneler bularak uyutmaya çalışıyorsunuz. Çiftler arasında yaşanan bu sorun cinsel soğukluk olarak adlandırılıyor. Sorun çok önemli çözülemeyecek bir problem değil. Nedenleri kesin olarak bulunduğunda, çözümü çiftlere kalıyor.Çalışma hayatının etkisiÇalışan bir kadınsınız ve iş ortamınızda oldukça gergin saatler yaşıyorsunuz. Eve geldiğinizde doğal olarak iş yaşamında yaşadıklarınız özel hayatınıza yansıyor. Bu nedenle seks yapmaktan vazgeçmiş olabilirsiniz. Ya da çalışmıyorsunuz, çocuklarınız var ve bütün gün evle uğraşıyorsunuz, bu monotonluk da sizin seksten soğumanıza neden olabilir. İlk önce beyninizde sizi meşgul eden kötü düşünceleri bir kenara atın, kendinizi sevdiğiniz erkeğin kollarına bırakın.Aynı şeyleri yapmayınBelki de partnerinizle birlikte aynı pozisyonda aynı şeyleri yapmaktan bıktınız. O zaman ilişkinize heyecanlar katın, eşinizi de buna ortak edin. Küçük oyunlar oynayın, fantezilerinizi gerçekleştirin. Bu, ilişkinize renk getirecek, cinsel isteği karşılıklı olarak artıracaktır. Böylece seks daha eğlenceli bir hal alacaktır.Adet dönemlerindeÖzellikle kadınlar adet dönemleri yaklaştıkça sinirli, asabi olurlar. Bazı günlerde hormonların etkisiyle seks istemeyebilirler. Bu doğaldır ve bunu aşmanız için spor yapmak en önemli etkendir. Bu dönemde kendinizi sekse beyin olarak hazırlayabilirsiniz. Örneğin; neler yapacağınızın hayalini kurarak, partnerinizi düşünür ve rahatlarsınız.Doğum kontrol haplarıDoğum kontrol haplarının hormonlar üzerinde yaptığı değişiklikler nedeniyle olumsuz etkilenebilirsiniz. Bu haplar vajinanın kuruluğunu artırır ve cinsel isteksizlik ortaya çıkar. Bu nedenle doktor kontrolünde kendinize uygun bir hap kullanmalısınız.

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Menopoz cinselliğin sonu mu?

Menopozdan önceki cinsel hayatın ve evliliğin durumu, menopozdan sonraki cinsel aktivite ve cinsel tatmin ile doğrudan ilişkili.
Cinsellik, kişinin genital davranışı veya cinsel arzusu şeklinde tarif edilmez. Daha ziyade cinsellik, bireylerin cinsel bilgilerini, inanışlarını, tutumlarını ve değer yargılarını içerir. Toplam yaşam kalitesinde artışGünümüzde insanlar daha uzun ve sağlıklı yaşamaktadırlar. Bu durum sadece yaşlı nüfusun artmasıyla sonuçlanmamış, ayrıca yaşlanmanın doğal sonuçlarına ve toplam yaşam kalitesine olan ilginin de artmasına neden olmuştur. Şüphesiz ki, seks ve cinsellik, ilerleyen yıllarla birlikte tecrübelerin arttığı, haz veren bir durum olmalıdır. Menopozdan önceki cinsel hayatın ve evliliğin durumu, menopozdan sonraki cinsel aktivite ve cinsel tatmin ile doğrudan ilişkilidir. Yumurtalıktan salgılanan kadın hormonların azalmasına bağlı gelişen seksüel fonksiyon bozukluklarının direkt ve indirekt etkileri vardır; Direkt etkiler, cinsel organlardaki yaşlanma ve gerilemenin sonucudur. Bunlar :• Genital bölge kan akımının ve kıllanmasının azalması, Büyük dudaklarda küçülme ve zayıflama, • Küçük dudakların ve klitorisin büzülmesi, • Vajen dokusundaki yapısal ve kimyasal değişime bağlı olarak ortaya çıkan pH yükselmesi (pH 3,5-4,5’dan 5’in üzerine çıkar),• Vajen epitel ve kas tabakasının incelmesi, • Vajinal elastisitenin kaybı, • Vajinal ıslaklığın azalması hatta kuruluk, • Ağrılı cinsel ilişki, • Libido (cinsel istek) kaybı olarak sıralanabilir. İndirekt etkiler, yaşlanmayla değişen vücut görünümünün sonucudur ve kişiye cinsel çekiciliğinin kaybolduğu hissini vermektedir. Bu değişikliklerden bazıları, kilo alımı veya şişmanlık ve genel olarak tüm dokularda görülen, gerginlik ve elastikiyet kaybıdır. Bunların neticesinde ciltte kırışıklıklar ve kuruluk meydana gelmektedir. Fiziksel değişim ve psikolojik değişim beraber düşünülmeliYaşı ilerleyen kadında cinsellik sadece fiziksel değişimlerden etkilenmemektedir; aynı zamanda psikolojik, duygusal ve sosyokültürel faktörlerden de etkilenir ve bunların birbirleriyle olan etkileşimlerinin sonucu olarak kadının kendisini nasıl algıladığıyla da ilişkilidir. Premenopozda düzensiz kanamalar ve diğer belirtiler başladığında sorunlar başlar. En önemli sorun da artık yaşlanıldığı duygusu ile cinsel intihardır. Diğer önemli bir sorun da, adet düzensizliği olması nedeniyle kazara gebe kalma korkusudur. Bu dönemde kullanılacak gebelikten korunma yöntemi doğum kontrol hapları olmalıdır, hem adetleri düzenler, hem de gebelikten korur. Elbette rahim içi araç ve diğer yöntemlerde kişilerin kendi tercihlerine bağlı olarak ve doktor kontrolü ve tavsiyesi ile kullanılabilir. Menopoz sonrasındaki kadın, seksüel uyarılma için gerekli zamanın uzadığını fark eder. Orgazmik kasılmalarda ve orgazm yoğunluğunda azalma, ağrılı rahim kasılmaları, cinsel ilişki düzensizliği ve sayısında azalma gibi değişiklikler ortaya çıkabilir. Ön sevişme süresi uzayabilirVajinal ıslaklığın azalması nedeniyle vajen duvarlarının yeterince nemlenebilmesi için cinsel ilişki öncesi geçen sürenin uzatılması gerekir. Vajen şekli değişir, boyut ve elastisitesi azalır ve bu nedenle idrar yolları üzerindeki basınç artar. Bu istemsiz olarak idrarı kaçırmaya yol açabilir. Üretra ve vajendeki asiditenin kaybı, bakterilere karşı olan direncin azalmasına ve dolayısıyla üriner ve vajinal enfeksiyonlara yatkınlığın artmasına yol açar. Klitoris çevresindeki yağ dokusunun azalması, onu direkt uyarılma ile haz almaktan çok, ağrı ve acı duyar bir hale getirir. İnsanlar yaşlandıkça, fiziksel yetersizlikler ve kronik hastalıklarla da daha fazla karşılaşmaktadırlar. Örneğin artritin sebep olduğu ağrı veya hareket kısıtlılığı, kişinin sekse olan isteğini azaltabilir veya cinsel ilişkiyi rahatsız bir hale getirebilir. Strese neden olabilirSertleşme ve meni çıkarmada gecikme gibi problemlerin ortaya çıkması, erkekleri sinirli yapar. O kadar ki kendilerini başarısız hissederek cinsel ilişkiden kaçınır, ilişki giderek seyrekleşir. Sonuç cinsel ilişki için uygun ve istekli yeterli bir eş bulunamamasıdır. İşte bu, hanımların cinsellik açısından menopozdaki en önemli sorunlarından biridir. Erkek ortalama ömrünün kadınlarınkinden kısa olması nedeniyle çoğu kere kadınların eşlerini kaybetmeleri, sorunu iyice büyütür. Sonuç olarak, sağlıklı ve istekli bir partnerin yokluğu, ortaya çıkan tıbbi sorunlar, yapılmamış veya yetersiz hormon yerine koyma tedavisi ve depresyon, menopoz sonrasındaki kadınların cinsel yaşamlarında bozulmaya ve cinsel istek ve ilişkide azalmaya sebep olan esas faktörlerdir. Önlem şartMenopoz sonrası hormon yerine koyma tedavisi uygulanıyorsa, daha önce bahsettiğimiz önlemler alınıyorsa, erkek de sağlığına dikkat ediyor ve andropozun gerektirdiği önlemleri uygun bir şekilde alıyor ise, pek çok çift bu dönemi ikinci balayı olarak nitelemekte ve cinselliklerini sağlıklı bir şekilde sürdürmektedirler. Doç. Dr. Hakan Şatıroğlu / TR.Net Sağlık

Büyük beden mutluluk

Büyük beden kadınlara şıklığı sunan Evans, 2007 yaz koleksiyonuyla son trendleri gardırobunuza taşıyor. Bu çarpıcı koleksiyonda, plaj kıyafetlerinden şık gece elbiselerine kadar çeşitli alternatiflerin yer aldığı üç farklı tema sunuluyor.
Çarpıcı renk ve desenlerle sahillerde fark yaratın...Siyah veya beyaz fon üzerine parlak pembe ve neon tonların yoğun olarak kullanıldığı Beach Rave koleksiyonunda, yaz sezonunun en canlı renkleri ile çarpıcı ve iddialı bir görünüm yaratılıyor. Baskılı ve çizgili mayolar, bunlara uygun ince askılı tunikler, kobalt mavisi pamuklu şortlar, baskılı şallar ve plaj çantaları koleksiyonun en gözde parçalarını oluşturuyor.Sıcak yaz gecelerinde hem rahat hem de şık olabilirsiniz...Modern Tribes koleksiyonunda yer alan, sıcak yaz günlerine ve şehir yaşamına uygun, öz-gün tasarımlar dikkat çekiyor. Eskitilmiş altın görünümü ve zeytin yeşilinin ön plana çıktığı kıyafetlerde; leopar desenli baskılar, parlak, yumuşak kumaşlarda kendini gösteriyor. Düz renkli, etnik baskılı elbiseler; burnu açık, mantar topuklu ince bantlı sandaletler veya parlak, altın rengi ayakkabılarla birlikte giyilerek sıcak yaz geceleri için ideal ve şık bir görünüm elde ediliyor.70’lerin desenleri üzerinizde canlansın...Hem gündüz hem de gece kullanılabilen kıyafetlerin yer aldığı 70s Paradise koleksiyonunda; tropik baskılı uzun tunikler, bu sezonun vazgeçilmez parçası olan ve vücut hatlarını mükemmel bir biçimde vurgulayan üç renkli maksi elbiseler ön plana çıkıyor. Koleksiyonda yer alan kıyafetler; taşlı sandaletler, altın halhallar ve altın kaplamalı, kalp biçiminde madalyonlarla tamamlanarak gündelik görünümden çıkarılıp şık bir görünüm kazanıyor.Evans Mağazaları; Metrocity Alışveriş Merkezi, Carrefour Ümraniye, Cevahir Alışveriş Merkezi ve Town Center, Ankara Ankamall Alışveriş Merkezi ve İzmir Forum Bornova’da bulunuyor.

Hangi bitki neye iyi geliyor?

Sıcaklık artınca otların çeşitliliği de artıyor. Radikasından semizotuna birçok bitki şifa veriyor. Peki hangi ot neye iyi geliyor?
Baharla birlikte Ege başta olmak üzere Türkiye genelinde ot çeşitliliği arttı. Yemyeşil alanlar, yenilebilir binlerce otla kaplandı. Bazılarını kurutmadan önce, bazılarını da kuruttuktan sonra tükettiğimiz bu bitkiler, şifa sunmaya devam ediyor. SemizotuGenetikbilimcilerin mucize olarak yorumladığı semizotu, kanı temizliyor, beyin yorgunluğunu alıyor. Sinir kirizlerini önler. Mide ve bağırsak kanamalarında ve kanlı idrarda faydalıdır. Şeker hastalarının susuzluğunu giderir. İdrar söktürür. Kabızlığı giderir. Zayıflamaya faydalıdır. Dalak hastalıklarında şikayetleri geçirir. Uykusuzluk, sinirlilik ve zihin yorgunluğunda faydalıdır. Lapası, yanık ve apsede rahatlık verir. Saplarıyla birlikte yapraklarını kavurarak yemeğini yapabilir, salata olarak çiğ tüketebilirsiniz. RezeneRezene, Ege Bölgesi pazarlarında bahar aylarında bol bulunan bir bitkidir. Rezene çayı özellikle gaz ve kramp ağrılarında, mide ve bağırsak rahatsızlıklarında kullanılır. Özellikle bebeklerin gazlı olduğu zamanlarda sık başvurulan bir ilaçtır rezene çayı. Öksürük ve soğuk algınlıklarında ve çocuklarda boğmaca hastalığı sırasında rezene çayı yararlıdır. Hıçkırık, bulantı, idrar yolları iltihabı, böbrek taşları gibi birçok durumda rezene çayı iyi gelir. Hindiba/RadikaHem salatalarda, hem de haşlanarak zeytinyağı ve limon ilavesiyle kullanılabilen hindiba iyi bir idrar söktürücüdür. Karaciğer hastalarının, romatizmalıların ve şeker hastalarının sofralarının baş köşesine oturtması gereken otlardan biridir hindiba ve bunlardan başka bağırsakları yumuşatır, müzmin romatizma, gut, böbrek ve safra kesesi hastalıklarında yararlıdır. Hindiba köklerinden yapılan kahve iyi bir iştah açıcıdır. Romatizma hastaları ilkbahar ve sonbaharda 4-6 hafta arası sabah ve akşam hindiba çayı içerek kür yapabilirler ve faydasını da hızla görürler. Hindiba çayı hazırlamak için kişi başına 1-2 tatlı kaşığı doğranmış hindiba kullanılır. KekikÖksürük ve üst solunum yolları enfeksiyonları için kekik iyi gelir. 2 bardak kaynar su ve 1 kaşık kuru kekik ile yapılan dem de aynı amaçla kullanılabilir. Bu demden günde bir kaç kez olmak üzere bir çorba kaşığı içilirse, aynı zamanda nezle ve boğaz ağrısına iyi gelir. Bu bitkinin yabanisi de aynı amaçlar için kullanılabilir. Kalb çarpıntılarını keser. Yemeklerin bozulmasını önler. Bağırsak iltihabını iyileştirir. Salgı bezlerinin düzenli çalışmasını sağlar. Böbreklerde ve mesanedeki mikropları öldürür. Cinsel isteği kamçılar. Tansiyonu geçici olarak yükseltir. Hastalıklara karşı direnme gücünü artırır. Çocuklarda görülen kansızlığı giderir. Kan dolaşımını düzenler. Kekik suyu ile banyo romatizma ağrılarını giderir. Kandaki şeker miktarını azaltır. Hamileler ve guatr’ı olanlar kullanmalıdır. Kekik, aynı zamanda mikrop öldürücü kuvvet verici ve gaz çıkarıcıdır.AdaçayıTaze adaçayı yaprakları, ısırıklar ve sıyrıklar üzerine doğrudan uygulanabilir. Adaçayını kaynatarak değil, kaynar suya daldırarak çay yapın. Adaçayı, aşırı terlemesi olanlara iyi gelir. Menopoza geçiş döneminde estrojen gibi etki ederek menopoz belirtilerini (ateş basması, terleme gibi) hafifletir. Doğum kontrolü uygulayan ve emziren kadınların adaçayı kullanması sakıncalıdır: Gebe kalmayı kolaylaştırır, anne sütünü azaltır. Gebe kalma problemi olan kadınların adaçayını tercih etmeleri gerekir. Adet dönemi öncesi ağrıları olanlar için de adaçayı önerilir. Altınotuİdrar söktürücü, safra ve pankreas salgısını ve mide suyunu arttırıcı ve idrar yollarındaki taşları düşürmeye yardımcıdır. Mesane, prostat ve idrar yolu iltihaplarına karşı faydalıdır. Romatizma ve eklem ağrısı şikayetlerini azaltır. Tokluk verir. Hazım zorluklarında ve basurda faydalıdır. Çiçekli dalları toplanıp kurutulduktan sonra suyla kaynatılarak kullanılır. Dulavrat otuDulavrat otunun kökü kanı temizler, idrar söktürücüdür. Bedeni güçlendirici bir toniktir. Terleticidir. Gut hastalığına karşı olumlu etkisi görülür.Sindirim ve safra salgılarını artırarak sindirimi kolaylaştırır, iştahı açar. 1 tatlı kaşığı kurumuş kökü 1 bardak suya katılır.Su kaynayıncaya kadar beklenir, daha sonra ateş kısılır, ısıtma 10-15 dakika daha sürdürülerek hazırlanan çaydan günde üç kez birer bardak içilir. Yaprağı da yağlı ve akneli ciltlere iyi gelir. Derideki yara ve ülserlerin iyileşmesini hızlandırır. Egzama ve sedef hastalıklarına karşı iyileştirici etkiler yapar. Bitkinin yapraklarıyla yara lapası hazırlanır. Şikayet edilen yerlere lapa dıştan uygulanır. Ancak sedef hastalığı ve egzamada tedaviye iyileşme belirtileri görülene değin, uzun süre devam edilmelidir.Oğul Otu/MelisaOğulotu, öncelikle uykuya dalma zorluklarında, huzursuzluk ve sinirlilik hallerinde, işlevsel kalp rahatsızlıklarında kullanılabilir. Aynı doğrultuda, sinirsel kaynaklı mide ve bağırsak rahatsızlıklarında da faydalıdır. Uykusuzluğa karşı hazırlanan çay, balla tatlandırılır ve yatmadan önce, sıcak içilir. Bitki çayının, soğuk algınlığına ve gribe karşı önlem olarakta kullanılabilir. Çünki oğul otu, organizmayı dengeler ve savunma gücünü artırır. Oğul otu ayrıca, mikrobik hastalıklara karşı da kullanılır. 2 ya da 3 çay kaşığı dolusu ince kıyılmış oğulotu, 1 bardak kaynar suyla haşlanır. 10 dakika kadar demlendikten sonra süzülür. Bitki kesinlikle kaynatılmamalıdır. İsterseniz bal ile tatlandırarak, günde 3 ya da 4 bardak çay gibi içebilirsiniz. Şeker hastalığınız varsa, tatlandırmadan içmelisiniz. Loğusa otuMayıs-Eylül aylarında, türüne göre değişik renkli çiçekler açan otsu bir bitkidir. Doğumu hızlandırır ve kolaylaştırır. Adet düzensizliklerine iyi gelir. Ağrı kesici ve spazm çözücüdür. Terletici, ateş düşürücü ve iltihap gidericidir. Romatizma ve arterit şikayetlerini azaltır. Kabızlığı giderici etkilere sahiptir. Loğusa Otu’nun kurutulmuş kökleri toz haline getirildikten sonra, suda kaynatıp bal, pekmez veya şekerle tatlandırılarak ya da doğrudan bala konup macun haline getirilerek alınabilir. FesleğenÇok kokulu bir bitki olan fesleğen uçucu bir yağ olanh fesleğen esansını içerir. LBu nedenle koku ve çeşni vermesi için yemeklere pişerken son anda katılır. Fesleğen mideyi yatıştırır. Balgam, gaz ve idrar söktürücüdür. Uyarıcı ve spazm çözücüdür. Baş ağrısını giderir. Fesleğenin taze yaprakları ile şurup hazırlanır. 30 gram taze fesleğen yaprağı ılınıp üzerine dört bardak kaynar su dökülerek ve 10-15 dakika süreyle demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde iki-üç bardak olarak alınabilir. Fesleğen ayrıca öksürüğü keser. Sinirleri güçlendirici etki yapar. Bu etkilerinin sağlanması için de, fesleğen tohumlarının kaynar su içinde 15-20 dakika süreyle demlendirilmesiyle hazırlanan karışım günde iki kez alınabilir. Ayrıca domatesli makarnada sos olarak kullanılır, salatalarda da tüketilmesi tavsiye edilir. ReyhanYaprakları güzel kokan bir çeşit süs bitkisidir. Öksürük kesicidir. Hazımsızlığı ve bağırsak gazlarını giderir. Yemek ve salatalarda tatlandırıcı olarak kullanılır. İştah açıcıdır. Baş dönmesini durdurur. Arı sokmasında faydalıdır. Ağız yaralarını tedavi eder. Esans yapımında da kullanılır. BiberiyeKokulu bir bitkidir. Özellikle kan dolaşımı hastalıklarına, romatizma ve astım hastalıklarına, mide ve bağırsak gazlarına karşı kullanılır. Ağır yemeklerden sonra içildiğinde sindirimi kolaylaştırır. Ayrıca bronşit, öksürük, migren, gastrit, başağrısı, ağrılı adet, düşük tansiyon, kabızlık, safra kesesi taşı, ishal ve karaciğer rahatsızlıklarına da iyi gelir. Hoş bir tat vermesi açısından biberiye çayına bir parça da kabuk tarçın atabilirsiniz.Deniz börülcesiDeniz kıyısına yakın yerlerde yetişir. Tuzlu, ekşi ama lezzetli bir bitki olarak bilinir. İyotlu topraklarda yetiştiğinden guatr hastalığına iyi gelir. Zeytinyağı ve limon sosuyla salatası yapılarak tüketilir. KapariEvliya Çelebi’nin 400 yıl önce keşfettiği bu bitki, turşusuyla biliniyor. İştah açıcıdır. Bezelye büyüklüğündeki tomurcukları protein, vitamin ve mineraller açısından zengindir. Taze iken toplanır. Sirke ve tuz ile terbiyelendikten sonra tüketilir. Kaparinin dal uçları, tomurcukları, meyveleri gıda sektöründe, yaprakları sertleşmiş dalları, kökleri ilaç, boya ve kozmetik sanayiinde kullanılır. IsırganIsırgan otu, birçok rahatsızlığa iyi gelen ve bahçelerde bol miktarda yetişen bir ottur. İdrar artırıcı, ödem çözücü, kan temizleyici, kan yaptırıcı, iltihap giderici, demir eksikliğini giderici ve organizmayı uyarıcı nitelikleri vardır. Temel niteliklerden ötürü romatizma ve gut, romatizmal eklem deformasyonları, böbrek ve idrar yolları iltihabı, teşhis edilemeyen şiddetli baş ağrıları, prostat büyümesi, mide ve bağırsak ülseri, böbrek ve safrakesesi taşı, güçsüzlük ve bitkinlik halleri, kansızlık ve alyuvarlar eksikliği, demir eksikliği, tüm alerjik rahatsızlıklar (bahar nezlesi dahil), egzama, ergenlik sivilceleri ve fistüllere karışı etkili oluyor. Bu hastalıklara karşı uygulanacak yaprak çayı tedavisi, 2-4 hafta süreli kürler halinde uygulanabilir.

28 Ağustos 2012 Salı

Yüz felcine karşı sakız

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Şirzat Çoğalgil, yüz felcinden korunmanın en etkin tedavisinin sakız çiğneyip balon şişirmek olduğunu söyledi.
Yüz felcinin, yüzün sağ ve sol kısmında bulunan sinirlerde genellikle soğuğa bağlı olarak ödem oluşmasından kaynaklandığını belirten Prof. Dr. Çoğalgil, Yüz felci daha çok araç sürücülerinde ve kayak yapanlarda görülmektedir. Halk arasında şöfor hastalığı olarak bilinen yüz felcinden korunmanın en etkin yolu sakız çiğneyip balon şişirerek çene ve yüz kaslarını güçlendirmektir” dedi. Sıcak yaz günlerinde açılan klimanın ve seyahat ederken açılan camın yüz felcine neden olduğunu söyleyen Prof.Dr. Çoğalgil, şöyle konuştu: “Kış aylarında aracın kalorifelerinden bunalan sürücüler, hava almak için camı açtıklarında suratlarına vuran soğuk hava, yüz felcinin meydana gelmesine neden olur. Yüz felci araç sürücülerinin yanı sıra, korumasız olarak kayak yapanlarda da sık görülür.” Prof.Dr. Çoğalgil, yüz felcinin ağızda yamulmaya ve gözde kapanmaya neden olduğunu açıklayarak şöyle devam etti: “Yüz felci, yakalanan kişinin yaşam kalitesini bozarak, toplum içerisine çıkmasını engeller. Tedavi edilmemesi halinde, kapanan gözde görme kaybına bile neden olabilir. İyi bir tedaviyle bir aylık zaman içerisinde normale dönülebilen yüz felcinde, vakit kaybetmeden nöroloğa ya da fizik tedavi uzmanına gidilmesi gerekir. Ödem çözücü ilaçlar kullanırken, fizyoterapiye başlanılması gerekir. En etkin tedavisi de yüz ve çene kaslarını güçlendirmek için sakız çiğneyip, balon şişirmektir.” Bugün

Diyet meydan savaşı

Bahara girerken kadınları fazla kilolarından kurtulma telaşı sardı! Harıl harıl diyet reçeteleri seçiliyor; spor salonlarının kapıları aşındırılıyor. Şimdi tek hedef, kilo vermek...
Kilo vermek konusunda gerçekten büyük bir faaliyet var. Ancak diyet uygulayarak kilo vermek sanıldığı kadar da kolay değil. Aslında kadınlar diyet uygulamaya karar verdikleri zaman büyük bir savaşa girmeyi de göze alıyorlar.Diyet savaşını kazanabilmek için bazı zorlukların yenilmesi, problemlerin çözümlenmesi gerekiyor. Başka bir deyişle diyet kazanılması pek de kolay olmayan bir savaş.Diyet uygulayanların karşılaştıkları problemler aslında savaşın birer parçası. Bu problemlere bir göz atalım. Diyet savaşını kazanmanız için uzmanların önerdikleri taktikleri göz ardı etmeyin. Gerçekten isterseniz ve savaşı kurallarına göre sürdürürseniz yaz gelmeden fazla kilolarınızdan kurtulursunuz.Problem: Sevdiğiniz yiyeceklerden uzak kalmakDaha önce de diyet uygulamış olmalısınız. Bir an için o günleri yeniden gözlerinizin önünde canlandırın. Diyete başlamadan bir hafta önce sevdiğiniz yemekleri birer birer tatmamış mıydınız? Diyetten önceki yemek bir son yemek niteliğini taşıyordu değil mi? Sonra da sevdiğiniz yiyeceklerden ayrı kalmayı bir süre daha göze alamadınız ve diyet yapmayı bir ay ertelediniz. Bu arada daha da fazla kilo almış olmalısınız.Çözüm: Diyet yapmak işkence çekmek değil! Diyet yapmak denilince aklınıza gelen ilk sözcük işkence olmasın. Belli bir hedefe ulaşmak istediğiniz için bazı sıkıntılara da katlanmayı göze almalısınız. Bu arada sevdiğiniz yiyecekleri yasaklar listesine almanıza hiç gerek yok. Sadece bu yiyeceklerin içerdikleri kalori miktarını öğrenin ve sevdiğiniz yiyeceklerden oluşan bir yemek programı hazırlayın.Problem: Değişiklik yapmaya zaman kalmayabilir Araştırmacılara göre yeni bir alışkanlık edinebilmek zaman alır. İnsanlar ancak defalarca tekrarladıkları şeylere alışmaya başlarlar. Fazla yemek yemek, bir alışkanlıktır, duygusal sorunları gidermek için yemek yemek bir alışkanlıktır, tabağa fazla yemek almak bir alışkanlıktır. Diyet uygulayan kişilerin yaptıkları en büyük hata ise zararlı alışkanlıklarının yerine yeni alışkanlıklar edinmeye zaman bulamamaktır.Çözüm: Sabırsız olmayınAlışkanlık edinme aceleye gelmez. Kilo vermek için de sabırsızlanmak sizi hatalı bir tutuma sürükleyebilir. Sağlığınıza zarar vermeden zayıflayabilmek için yeni beslenme alışkanlıkları gerekecek. Bu alışkanlıkların yerleşmesi de zaman alacaktır. Azar azar kilo vermeye çalışmak kilolarla savaşın zaferle sonuçlanmasını sağlar. Bu sorunun çözümü büyük ölçüde göstereceğiniz sabıra bağlıdır.Problem:Duygular iştah açıyorsaBir başarıyı kutlamak, yıldönümlerini kutlamak ya da rahatlamak için yiyeceklerden yararlanıyorsanız, sizin duygusal açıdan yemeklere bağımlı olduğunuz anlaşılır. Aslında bir bakıma hepimiz için duygularla aldığımız besinler arasında bir bağ bulunduğu söylenebilir. Fakat bazı kişiler stresten kurtulmak için kendilerini oyalamaya çalışacak yerde, çikolatalı dondurmayla avunurlar. Duygusal sorunların çözümü için yemek yemekten vazgeçmeniz gerektiğini anladığınız zaman da çok sevdiğiniz ve size büyük yardımlarının dokunduğuna inandığınız bir arkadaşınızdan ayrıldığınıza inanırsınız. Ve böyle bir arkadaş kaybedilince kim üzülmez? Çözüm: Yeni uğraşlar bulmalıHer şeyden önce, hangi sorunlar yüzünden boyuna yiyecek atıştırmak istediğinizi saptayın. Bu sorunların bir listesini yapın. Listedeki sorunlardan biriyle karşılaştığınız zaman hemen ’’ne yesem?’’ diye çevrenize bakınmayın. Kendinizi oyalayıp kafanızı kurcalayan sorundan kurtulmak için neler yapabileceğinizi araştırın. En önemlisi böyle zamanlarda boş durmamaktır. Elinizi şakağınıza dayayıp düşüncelere dalınca bir şeyler yeme isteğine karşı koyamazsınız.Problem: Savaşı kaybetme korkusuSiz besin yoluyla aldığınız kalori miktarını kısıtlamaya çalışırken vücudunuz da bu kısıtlamaya karşı bir savunma sistemi oluşturur. Bilim adamları bu savunma sistemlerinin nasıl faaliyet gösterdiklerini henüz saptayamadılar. Fakat savunma sistemlerinin faaliyete geçmesi üzerine bazı sorunlar ortaya çıkıyor. Vücudun su tutması ve metabolizmanın yavaşlaması gibi. Diyet uygulayanlar önceleri kiloları sürekli azalırken birdenbire bir durgunluk dönemine girince endişelenirler. Diyet uyguladıkları halde vücut ölçüleri değişmeyince de insanlar haklı olarak paniğe kapılıyorlar. Oysa gerçekte vücudunuz aç kalma tehdidi almıştır ve bu olasılığa karşı mücadeleye girişmiştir.Çözüm: Rahatlayın, diyet hala işe yarıyorSize belki garip gelecek ama kilo vermenizin zorlaşması, aslında diyetin işe yaradığına işarettir. Vücudun savunma sisteminin faaliyeti gelip geçicidir. Önceleri kilo vermeniz kesilir ama bir süre sonra savunma sistemi etkisiz hale gelir ve siz yeniden kilo vermeye başlarsınız. Çok fazla kilolu olanlar beslenme alışkanlıklarını değiştirince kısa sürede kilo verirler ama sonra birdenbire zayıflama durur ya da çok azalır. Bu gelişmeden endişe duyulmamalı. Sabırla diyete devam edilmeli.

Kavurucu sıcaklara dikkat!

Uzmanlar günün belli saatlerinde mecbur olmadıkça sokağa, güneşe çıkılmaması gerektiğini belirttiler.
Mevsim normallerinin üzerinde seyreden kavurucu sıcaklara karşı uzmanlar uyardı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Recep Akdur, aşırı sıcakların, özellikle kalp-damar, tansiyon, akciğer, böbrek ve diyabet hastalığı olanlar için risk oluşturduğunu söyleyerek, “Günün belli saatlerinde mecbur olmadıkça sokağa, güneşe çıkılmaması gerekiyor' dedi.-Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Klinik Şefi Doç. Dr. Gonca Yılmaz ise, bebek ve çocukların aşırı sıcaklarda ishal ve besin zehirlenmeleriyle karşı karşıya kaldığını ifade etti.Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Recep Akdur, ANKA’ya yaptığı açıklamada, hafta boyunca sürecek olan ve mevsim normallerinin üstünde seyreden kavurucu sıcaklara karşı özellikle kalp damar ve tansiyon hastası olanlar, böbrek ve diyabet hastaları, solunum sorunu yaşayanlar ile küçük çocuklar ve yaşlıları uyardı. Prof. Dr. Akdur, aşırı sıcaklarda günün belli saatlerinde mecburi olmadıkça sokağa çıkılmaması gerektiğini söyleyerek, “10.00-16.00 saatleri arası Türkiye için güneş ışınlarının doğrudan dik geldiği ve dolayısıyla sıcaklığın en yüksek olduğu saatlerdir. Bu saatlerde sokağa zorunlu olmadıkça çıkmamaları önerilirö dedi. Prof. Dr. Akdur, sokağa çıkıldığında ise, mutlaka uygun giysiler ve koruyucu gözlük takılması gerektiğine işaret ederek “Bu elbiseler ışık geçirmeyen pamuklu elbiseler olmalı. Çok fazla koyu değil; ama çok da açık ve ince kumaşlar olmamalı. Çünkü bunlar da güneşin etkisini devam ettirebilirö diye konuştu.-ÖZELLİKLE HİPERTANSİYONU OLANLAR DİKKAT-Prof. Dr. Akdur, çok terlendiği zaman mineral kaybı söz konusu olacağını kaydederek şunları söyledi:Aşırı sıcaklar tansiyon hastaları için önemli bir risk yaratır. Çünkü tuz ve mineral kaybı olur. Bu tuz kaybı çok hafif tuzlu bir ayran ile takviye edilebilir. En önemli olaylardan bir ise bol su ve sıvı alınması gerekiyor. Herkesin günde 3 litreye yaklaşan, yani 8-10 bardak su içmesi gerekiyor. Aşırı sıcaklarda su kaybına girilmemesi lazım.Alınan gıdalara da dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Akdur, “Ağır yiyecekler yemek de aşırı sıcaklar da doğru değil. Kızartma türü, yağlı yiyecekler yani sindirimi zorlayan beslenme aşırı sıcaklar da olmaz. Yemeklerin de sulu olmasında fayda var' dedi.-ÇOCUKLARI BEKLEYEN TEHLİKE: “İSHALLER VE BESİN ZEHİRLENMELERİ-Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Klinik Şefi Doç. Dr. Gonca Yılmaz ise, aşırı sıcaklarla beraber bakterilerin üremesi, besin zehirlenmeleri ve ishallerin oldukça önemli olduğunu söyledi. Doç Dr. Yılmaz, “Bazı bakteriler özellikle besin zehirlenmelerine sıcakta yol açıyorlar. Besinlerin özenle seçilmesi, iyi yıkanması gerekiyorö dedi. Doç. Dr. Yılmaz, bu noktada gerek anne gerekse çocuğun el yıkamasının oldukça önemli olduğunu kaydetti. Bebek ve çocukları mutlaka güneşten korumak gerektiğini ifade eden Doç.Dr. Yılmaz, şunları söyledi:“Çocuklar için 2 yaşından itibaren koruyucu faktörü yüksek gözlükleri öneriyorum. Aşırı sıcaklarda mümkün olduğunca çocuklar dışarı çıkarılmamalı. Dışarı çıkarıldığında ise koruyucu faktörü yüksek kremler kullanılmalı. Ayrıca bebek arabalarında mutlaka gölgelik olmalı. Öte yandan, Türk toplumunda bir alışkanlık olarak bebekler sarıp sarmalanıyor. Bebekler bu şekilde çok sıkı sarmalanmamalı. Daha ince giydirilmeli. Ve en önemlisi bebek ve çocuklara aşırı sıcaklarda bol su verilmeli ve bol sıvı içeren gıdalarla beslenmeli.Tatil yörelerinde ise çocukları havuza sokmanın sağlıklı olmadığına da değinen Doç. Dr. Yılmaz, “Havuz suyunu kesinlikle önermiyorum. Havuz sularının ne olduğu belli değil. Çocukların özellikle denize girmesini, temiz bir deniz suyuna girmesini öneriyorum dedi.Milliyet

Bahar yorgunluğuna teslim olmayın!

Sabahları yataktan zor kalkıyor ve gün boyu kendinizi çok yorgun hissediyorsanız, bahar yorgunluğuna hoş geldiniz! Doğru beslenerek bu sendromu üzerinizden atabilirsiniz.
MADDE 1: İhtiyaçlarınızı bilin Her sağlıklı besin size yararlı olmayabilir. Öncelikle hassasiyetiniz olan gıdaları tespit edin ki beslenme programınız size özel olabilsin. Bunun için doktorunuza başvurabilir ya da besin intoleransı testi yapabilirsiniz (www.cns-tr.com). MADDE 2: Öğün atlamayın Günde üç ana öğün (kahvaltı, öğle ve akşam) ve üç ara öğün (kuşluk, ikindi ve gece) tüketin. Öğünleriniz arasındaki boşluklar, üç saati geçmemeli. Böylece; kan şekeriniz düşmez, çok açlık hissetmez ve gereksiz atıştırmaların önüne geçmiş olursunuz. Bu da kilo almanızı engeller. MADDE 3: Suyu unutmayın Her gün en az 1-1.5 litre su için. Eğer isterseniz bu, iyice sulandırılmış meyve ya da sebze suları da olabilir. Çay-kahve gibi idrar oluşumunu artıran besinlerin su alımı olarak kabul edilmediğini, aksine fazla tüketmenin sıvı ve mineral kaybına sebep olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. MADDE 4: Beslenmenize renk katın Mümkün olduğunca çok çeşit renk ve aromadaki taze besinleri tüketin. Günde en az 10 farklı besin çeşidi yiyin. Yulaf, kök sebzeler, muz ve sütle kahvaltı yapabilir; öğle yemeğinde ton balığı ya da peynir içeren salata, akşam yemeği için balık, patates, havuç ve brokoli tüketebilirsiniz.MADDE 5: Yediklerinizi kayıt edin Dönem dönem beslenme günlükleri tutmak; yaptığınız hataları görmenizi sağlar. Böylece her zaman çok daha sağlıklı seçimler yaparsınız. Ayrıca bu, tekrarlayan hatalarınızı ve yemeyi alışkanlık haline getirdiğiniz besinleri belirleyerek olası intolerans gelişimlerini durdurmanızı sağlar. MADDE 6: Sağlıklı seçimler yapın Besinleri tüketmeden önce içinde neler olabileceğini düşünün. Örneğin; kızarmış besinler yerine ızgara, fırında, buğulama şeklinde pişirilmiş olanları, şerbetli tatlılar yerine sütlü tatlıları seçin. Hazır meyve suları yerine taze meyveleri ve sularını tercih edin.MADDE 7: Doğru yağları tüketin Günlük enerji alımının yağdan gelen kısmı yüzde 25-30 arasında olmalı. Tüketilen yağın ortalama üçte biri doymuş (hayvansal kaynaklı besinlerde bulunur), üçte biri tekli doymamış (zeytin, zeytinyağı, kanola ve fıstık yağı, badem, fıstık, diğer kuru yemişlerin çoğunda bulunur), kalan üçte biri de çoklu doymamış (mısır, soya, balık) yağ asitlerinden oluşmalı. MADDE 8: Önce bir uzmana danışın Zayıflama ya da sağlıklı beslenme programınız, diyetisyeniniz tarafından size özel hazırlanmış olmalı. Doktorunuzun onayı olmadan zayıflama diyetlerine başlamayın ve beslenme programınızda değişiklik yapmayın. Düzenli egzersiz yapmak da önemli ama egzersizi uzmanından öğrenmeye çalışın. MADDE 9: Posalı besinleri tüketin Yeterli posa alımı; bağırsakların düzenli çalışmasına yardımcı olur, kansere karşı koruyucudur ve tokluk süresini uzatır. Gün içerisinde mutlaka üç-beş porsiyon meyve ve üç-dört porsiyon sebze tüketimini hedefleyin. Haftada mutlaka en az bir kez kuru baklagil yemeklerini tüketmeye büyük özen gösterin. MADDE 10: Lokmaları iyi çiğneyin Doygunluk hissi, yemekten 20 dakika sonra hissedilir. Bu yüzden yavaş yemek yemeye özen gösterin. Yemek sırasında, her lokmadan sonra çatal ve bıçağınızı masaya bırakarak yemeğinize sık sık ara vermek basit bir çözüm olabilir. Yeterince çiğnenmemiş besinin sindirimi uzun sürer.

Seks ama ne zaman?

Hangi zamanlarda seks yapmanız ve hangi zamanlarda seksten uzak durmanız gerektiğini biliyor musunuz? Sizin için araştırdık.
Seks yapmak her zaman cazip bir aktivite gibi görülebilir. Ama bunun uygun olmayacağı bazı durumlar da var.DOĞRU ZAMANSpor yapmadan önceBir spor aktivitesinden bir gece önce seks yapmanın performansı düşüreceğine inanılır. Ancak, son araştırmalar, geçireceğiniz güzel bir gecenin sizi rahatlatacağını, rekabet hissinizi güçlendireceğini, kendinize duyduğunuz güveni artıracağını ve psikolojik durumunuzu iyileştireceğini gösteriyor. Seks, erkek sporcularda, testosteron seviyesini kısa sürede yükseltiyor, rekabet gücünün ve dikkatin artmasını sağlıyor. Ancak önemli bir spor aktivitesine hazırlanmak İçin, iyi bir gece uykusunun kaçınılmaz olduğu da bir gerçek. Bu yüzden dikkat edin; çok yoğun veya sert bir cinsel aktivite, değerli enerji depolarınızı tüketmek anlamına gelebilir.Başınız ağrıyorsaArtık yeni bir bahane bulmanızın zamanı geldi! Amerikalı nörologlar, cinsel aktivite sırasında salgılanan endorfin hormonlarının (doğal ağrı kesiciler) migren ağrılarını bile yok ettiğini keşfettiler. Seks stresten kaynaklanan baş ağrısına bile iyi gelir ancak unutmayın; bazı kişilerde de cinsellik ve orgazm baş ağrısına sebep olabiliyor. Kronik bir baş ağrısına sahipseniz durumu görmezden gelmeyin ve mutlaka doktorunuza başvurun.İş görüşmesinden önceUzmanlar, iş görüşmeleri gibi önemli durumlar öncesinde yaşanan cinsel ilişkinin stres seviyesini düşürdüğünü söylüyor. Uzmanlar, cinsel ilişkinin stresi yok etmeye yardımcı olduğunu belirtiyorlar. Bu teze göre, seks, sinirlerinizi gevşetecek, kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak hormonları salgılamanıza yardımcı olacak. Böylece kendinizi partnerinize daha yakın hissedeceksiniz.Moraliniz bozuk olduğu zamanYapılan araştırmalar, cinsel birlikteliğin adeta antidepresan görevi görebileceğini gösteriyor.293 kadın üzerinde yapılan bir çalışmada, prezervatif kullanmayan kadınların, kullananlara oranla, morallerinin çok daha iyi olduğu görüldü. Bunun sebebinin ise, erkeğin salgıladığı spermin içeriğinde, ruh haliniz üzerinde etkili olabilecek bazı hormonlar olduğu sonucuna varılmış. Ancak tabii ki bu, az sayıda denek kullanılarak yapılan bir bilimsel çalışma. Korunmasız seks yapmayı düşünüyorsanız, bu konuda mutlaka öncelikle doktorunuza danışmanız gerekiyor.Reklam arasındaCinsel ilişkiniz bütün bir gece boyunca sürmüyorsa endişelenmeyin. Uluslararası bir araştırmada, en iyi cinsel birleşmenin 15 dakikadan az sürdüğü tespit edilmiş.Araştırmacılar, Amerikalı ve Kanadalı deneklere kendileri için en ideal cinsel birleşme süresini sordu. Bunun sonucunda ortalama sürenin 7-13 dakika arası olduğu ve hatta üç dakikanın bile yeterli bulunduğu görüldü. Uzmanlar cinsel birleşmenin ne kadar sürdüğünün çok da önemli olmadığını söylüyorlar. Bazen aranızdaki heyecan kısa sürede sonuca ulaşmanızı sağlayabilir.YANLIŞ ZAMANSmear testi yaptırmadan önceCinsel ilişki sonrasında vücudunuzda kalan spermler, yapılacak olan smear testi için pek önem taşımaz. Ama cinsel ilişki sırasında prezervatif veya çeşitli yağlar kullanıyorsanız, testten 24 saat önce cinsel ilişkiye girmemelisiniz.Uzmanlar, gebelik önlemek için kullanılan bu tarz yöntemler, çeşitli kimyasallar içerdiklerinden, testin sonucunu etkileyebileceğini söylüyor. Aynı durum adet döneminden hemen önce smear test yaptırıyorsanız da geçerlidir. Kan hücreleri, rahim içerisindeki hücrelerin saklanmasına sebep olabilir ve bu da test sonuçlarının yanlış çıkmasına yol açabilir.Masajdan sonraPartnerinizle birbirinize masaj yapmak sizi havaya sokabilir ama eğer prezervatif kullanıyorsanız, cinsel birleşmeyi biraz erteleyin.Seks terapistlerine göre masaj yağı gibi ürünler, yağ bazlı oldukları için, prezervatifin etkisini azaltabilir ve hatta yırtılmasına neden olabilir.Doğumdan hemen sonraHer ne kadar doktorlar kendinizi hazır hissettiğiniz zaman seks yapabileceğinizi söylüyorlarsa da, fazla acele etmemenizi öneriyoruz.Seks terapistleri, doğumdan sonra tekrar seks yapmayı istemenin haftalar veya aylar alabileceğini belirtiyor. Vücudunuzun iyileşmek için zamana ihtiyacı vardır, özellikle de doğum esnasında dikiş atıldıysa, canınız acıyabilir. Seksten önce elinizle vajinanızı kontrol edip, acıyan yerleri öğrenmeniz yardımcı olabilir. Hâlâ emin değilseniz, doktorunuzla görüşmenizi öneririz.Cinsel birleşmeden sonra kanamanız oluyorsaCinsel birleşme sonrasında oluşan kanamaların; almayı unuttuğunuz doğum kontrol hapı, cinsel yolla bulaşan bir hastalık veya rahim içindeki bir aşınma gibi çeşitli sebepleri olabilir.Bunların hiçbirini büyütmenize gerek olmayabilir ama doktorunuzla görüşene kadar cinsel ilişkiye bir süre ara vermeniz daha doğru olacaktır. Farkında olmadan bir hastalık kapmak veya bulaştırmak ya da sadece bir hapınızı almayı unuttunuz diye hamile kalmak istemezsiniz. Bu sorun, cinsel birleşme esnasında çok kuru olmanızdan da kaynaklanıyor olabilir. Bu durumda da yağ bazlı olmayan kayganlaştırıcılardan kullanabilirsiniz.Bilmediğiniz prezervatiflerleRomantik bir tatile çıkıyorsanız yanınıza prezervatif almayı unutmayın. Aksi takdirde, yanınızda istenmeyen bir hediye ile eve dönebilirsiniz.Prezervatif; mutlaka bavulunuzda bulunması gereken bir şeydir. Eğer sevgilinizle yurtdışına romantik bir tatile gidİyorsanız prezervatifleri kendi ülkenizden götürmeniz her zaman daha iyidir. Eğer yanınızda götürmediyseniz, sizin kullandığınıza benzer bir marka seçmeye çalışın. Onları sıcakta bırakmak yerine serin ve kuru bir yerde sakladığınızdan emin olun. Oteldeki odanızda yatağın başucundaki çekmeceye koyabilirsiniz. Ve dokusuna zarar verebileceklerinden, sakın güneş yağlarını veya güneş sonrası sürdüğünüz kremlerinizi prezervatifle temas ettirmeyin.Kaynak: Mahmure, Naz Su

1 saatte on yaş gençleşin!

Konik iplikler yüz gençleştirmede yeni bir dönemi başlatıyor. Konik iplikler, bütün dünyada neştersiz yüz gençleştirmede bir devrim olarak kabul ediliyor. Sonuç zahmetsiz, güvenilir ve hızlı bir etki.
Yaşlanmayla cilt gevşemeye ve yerçekiminin etkisiyle de aşağıya doğru sarkmaya başlar. Bu döngüyü geri çevirmek için en etkili yöntemlerden biri de sarkan bölümleri geriye doğru çekmek ve asmaktır. İpliklerle yüz gençleştirme yeni bir yöntem değil. Ancak yıllar içinde kullanılan iplikler evrim geçirdi ve bugün konik ipliklerle mükemmele yakın bir sonuca ulaşıldı. Geçen senelerde kullanılan normal iplikler zaman içinde hem aşağıdan hem de yukarıdan kurtularak yaklaşık üç ay sonra etkisini tamamen yitiriyordu. Zira, kasların hareketleri, cildin ağırlığı ve yerçekimi dikişlerin atmasına neden oluyordu. Dikişlerin çabuk kurtulmasını önlemek için daha sonra balık kılçığı şeklindeki iplikler geliştirildi. Ancak balık kılçığına benzeyen iplerde dokuları sıyırma şansı olduğundan istenen sonuç çok da başarılı olmayabiliyor. Konik ipliklerde bu olumsuzluklar tamamen ortadan kalktı. İplikler elastik olduğu ve dokuyla hareket ettiği için, şişlik, morluk olmuyor. Kesi ve dikiş yok, çok daha uzun etkili ve işlem sadece 45 dakika sürüyor. Yani hasta bir gün sonra sosyal yaşamına ve işine geri dönebiliyor. FDA onaylı ilk ve tek iplik olan konik iplikler, tamamen güvenilir ve alerji yapmayan materyallerdir. Yüzde; kaşlarda, yanaklarda, çene kenarında, boyunda çok başarılı sonuçlar alınıyor. Ancak ileri yaşlardaki ciddi sarkmalar için geçerli bir yöntem değil. Burada tek ve en etkili seçenek hala cerrahi yöntemler. Konik ipliklerde; ip boyunca sağlı sollu koni biçiminde minik çıkıntlar bulunuyor. İnce bir kanül yardımıyla bu ip, cilt altına yerleştirildiği zaman konik çıkıntılar bir şemsiye gibi kapanarak kolayca yerleşiyor. Saçlı deriden çıkarılan uç yukarı doğru çekildiği zaman ise bu minik şemsiyeler geriye doğru açılarak dokuları sımsıkı yakalıyor. Cilt altı dokular zarar görmeden, yüze istenen form verilebiliyor. Kaşlar kaldırılıyor, çene yanlarındaki ve boyundaki gevşeklik gideriliyor, istenirse çene ucu öne alınabiliyor, boyundaki bantlar yok ediliyor. Yani yüz sıkı bir topuz yapılmış hale getiriliyor.Zaman içinde yerçekimi ile cilt yeniden düşmeye başlıyor. Ancak bu süreç konik ipliklerde eskiye nazaran çok daha geç oluyor. Bu yöntemle kişinin yaşı yaklaşık 10-15 yaş geriye çekilebiliyor. Erken yaşlarda cildinde sarkmaları olanlar ya da yorgun bir ifade taşıyanlar için ideal olan bu yöntemin en büyük avantajı iz bırakmaması, üstelik morluk ve şişlik olmaması da tercih sebepleri arasında önemli bir yer tutuyor.

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Enerji içecekleri gerçekten kanatlandırır mı?

Enerji içecekleri son yıllarda pek moda oldu. Daha sonra popülerlikleri bir anda çıkan ölüm haberleriyle tepetaklak oldu olmasına ama geri döndüler, hem de hızlı bir şekilde. Peki enerji içecekleri sağlık için gerçekten de zararlı mı?
Eskiden enerji içeceği nedir bilmezken, piyasada bir anda enerji içeceği adı altında satılan içecekler türedi. İçerdikleri yüksek miktardaki kafeinle dikkat çeken bu içecekler hakkında pek çok haber yapıldı, öldürücü bile olabildikleri söylendi. Peki enerji içecekleri gerçekten de zararlı mı?Enerji içeceği nedir?Enerji içecekleri, dayanıklılığı ve fiziksel performansı arttırmak fikrinden yola çıkılarak üretilmiş içeceklerdir. Bazı enerji içecekleri özellikle atletler için üretilmiştir, ama çoğu genel kullanıma yöneliktir.Temel içerik maddeleri nelerdir?Enerji içeceklerinin temel maddeleri kafein, taurin ve glukuronolaktondur. Piyasaya çıkan bazı yeni ürünler, haşhaş tohumu özü veya efedrin de içermektedir. TaurinTaurin vücutta doğal olarak bulunan bir amino asittir. Amino asitler, protein üretimine katkıda bulunur. Ayrıca, vücudu zararlı maddelerden, toksinlerden arındırdıkları da elde edilen bulgular arasındadır. Stresli zamanlarda ve yoğun fiziksel aktivitelerde, vücut az miktarda taurin kaybedebilir. Bazı kimseler, enerji içeceklerini vücutlarındaki taurin seviyesini eski seviyesine döndürmek ya da artırmak için içerler. GlukuronolaktonGlukuronolakton da vücutta doğal olarak bulunur. Doğal bir metabolit ve glikoz parçalandığında oluşan karbonhidrattır. Vücuttan zararlı maddeleri atmaya yardım eder, anında enerji verir.KafeinKafein, merkezi sinir sistemine etki ederek, beyne giden ve beyinden gelen mesajları hızlandıran; böylece kişinin daha uyanık ve aktif olmasını sağlayan bir uyarıcıdır. Bazı popüler içeceklerde bulunan kafein miktarını aşağıdaki tabloda görebilirsiniz:İçecek (250 ml) İçerdiği kafein Red Bull 80 mg ‘V’ 78 mg Coca-Cola 48.75 mg Diet Coke 48 mg Pepsi 40 mg Diet Pepsi 44 mg Pepsi Max 44 mg Enerji içecekleri sağlığınızı nasıl etkilerler?Enerji içecekleri hakkında yapılmış yeterli araştırma bulunmadığından, sağlık üzerine etkileri kesin olarak bilinmiyor. Bu ürünlerin üreticileri, ürünlerinin, fiziksel dayanıklılığı, zihni anlamda uyanıklığı ve konsantrasyonu arttırdığını, kişinin tepkilerini hızlandırdıklarını, metabolizmayı canlandırdıklarını ve toksinlerin vücuttan atılımını kolaylaştırdıklarını iddia ediyorlar. Bu içecekler sağlıklı, eğlenceli, gençleştirici bir imajla pazarlandıklarından, özellikle çocuklar ve gençlerden büyük ilgi görüyorlar. Oysa bazı bulgular, bu içeceklerin tüketiminde dikkatli olmak gerektiğini gösteriyor.Kafein, taurin ve glukuronolakton vücutta doğal olarak bulunuyorlar; ama asıl sorun bu maddelerin enerji içeceklerinde daha yüksek dozlarda bulunması. Bilim adamları, kafeinin gelişim halindeki beyni etkileyebileceğini, vücuttaki bağışıklığın azalmasına sebep olabileceğini belirtiyorlar. Kimler enerji içeceklerinden kaçınmalı?ÇocuklarEnerji içeceklerinin sağlığa zararlı olduğuna dair yeterli kanıt bulunmasa da, çocuk ve gençlerin bu içeceklere dikkat etmesinde fayda var. Araştırmalara göre, enerji içeceği tüketen çocuk ve gençler uykusuzluk, yatağını ıslatma ve anksiyete gibi problemlerle karşı karşıya kalabiliyor. Günde iki ya da daha fazla enerji içeceği içen çocuklar sinirli, endişeli ve gergin olabiliyorlar. Çocuğunuzun enerji içeceği içip içmemesine karar verirken, şu faktörleri göz önünde bulundurun:Çocuğunuz bir fincan koyu kahve içse içiniz rahat olur mu? Çoğu enerji içeceği, koyu bir fincan kahveye eş değer veya kolalı bir içecektekinin iki katı kadar kafein içeriyor. Çocuğunuzun ne kadar şeker tükettiği sizin için önemli mi? Bazı enerji içecekleri bol miktarda şeker içeriyor (her 250 ml için 5 çaykaşığı kadar)İçecek çocuğunuzun sağlığı için yararlı mı, yoksa tehlike taşıyor mu? Enerji içeceklerinin besleyiciliği neredeyse sıfıra denk. Bazı enerji içeceklerinde doğal vitamin ve mineraller bulunduğu iddia ediliyor ama bunlar taze meyva ve sebze yiyerek zaten alınabilir.Çocuğunuz kaç yaşında? Kafeinin sağlığa olan etkileri hakkında pek az şey biliniyor. Bu nedenle 10 yaş altı çocuklara kafein içeren içecekler, özellikle de enerji içecekleri vermek sakıncalı olabilir. Daha büyük çocuklar ve gençler de dikkatli davranmalı. İnsan beyni 16 yaşına kadar (bazıları bunun 21 de olduğunu iddia ediyor) gelişmeye devam ediyor. Kafeinin gelişme halindeki beyni etkilediği biliniyor ama bu etkinin olumlu ya da olumsuz olduğuna dair bir bilgi yok. Hamile kadınlarHamile kadınlara enerji içeceklerinden uzak durmaları öneriliyor; özellikle de gebeliğin ilk üç ayında. Bunun nedeni fazla dozda kafeinin düşük, zor doğum ve kilosu normalden az bebek doğurma risklerini arttırması. Alkol tüketenlerEnerji içecekleri ile alkol karışımının sonuçları henüz tam olarak bilinmiyor. Geçmişte enerji içeceği ve alkol karışımı içerek ölenler olsa da, enerji içeceklerinin alkolle kullanıldığından ölüme sebebiyet verdiği kanıtlanamadı. Öte yandan böyle bir riskin varlığı da bu karışımdan uzak durmak için yeterli olsa gerek. Aktif sporcularGatorade gibi egzersiz sırasında kaybedilen su ve mineralleri takviye sporcu içeceklerinin aksine, kafein içeren enerji içecekleri susuzluğa sebep olabilir. Susuzluk ve egzersiz kombinasyonu ise tehlikeli bir kombinasyondur. Ayrıca pek çok ülkede insanlar, ağır bir idmandan sonra enerji içeceği içmemeleri konusunda uyarılıyorlar, bazı ülkelerde ise satışları bile yasak. Diyet yapanlarEnerji içecekleri içerdikleri yüksek miktardaki şekerle de dikkat çekiyor. Eğer kilo vermeye çalışıyorsanız, şekerden uzak durmanız gerekir. Bu durumda enerji içeceklerinden de uzak durmalısınız. DiğerleriKalp hastalığı olanlarKafeine duyarlı olanlarBu içeceklerinden etiketlerinde günde 2-5 kutu arası içilmeleri ve bu sırının aşılmaması gerektiğine dair etiketler bulunuyor. Oysa bu etiketler kafa karıştırıcı olabiliyor; çünkü insanlar etkisini görebilmek için bahsedilen maksimum miktarda tüketmeleri gerektiğini düşünebiliyorlar.

Estetik operasyonlarda en fazla hata burunda!

Estetik operasyonlarda en fazla hatanın burunda yapıldığı belirtildi.
Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu, estetik operasyonlardaki en ufak bir yanlışın bile hemen göze çarptığını belirterek; "Çarpıklık, çukurluk, tümseklik, dalgalanma gibi uygulama bozuklukları ancak ikinci bir operasyonla düzeltilebilir" dedi. Yüzde doğal görünmeli Simetriye özen gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Kışlaoğlu, şu bilgileri verdi: "Estetik burun cerrahisinde en önemli konu, burnun doğal ve yüz ile uyum içinde olmasıdır. Eğer büyük bir yüze küçücük bir burun yaptıysanız bu komik durabilir. Burun ucunda aşırı inceltme ve kaldırma da ikinci bir ameliyata neden olan hatalardır."Sabah

Ramazan sonrasına dikkat!

Açlığa alışan midenin rahatlayabilmesi için bayramda ve bayramdan sonraki günlerde mutlaka bunlara dikkat edin!
Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Efsun Karabudak, ramazan süresince açlığa alışan midenin rahatlayabilmesi için bayramda ve bayramdan sonraki günlerde mutlaka sabah kahvaltısı yapılması gerektiğini söyledi.Eftun Karabudak, ANKA’ya yaptığı açıklamada, ramazanda açlığa alışan ve beslenme alışkanlığı değişen metabolizmanın bayramın başlamasıyla birlikte normal beslenme düzenine adapte olmaya çalıştığını kaydetti. “Besin ve sıvı alımının sınırlandığı dönemden hemen sonra kişiler besin ve sıvı alımında özgürlük dönemine girerler. Ancak bu yeni beslenme düzenine alışmakta güçlükler ve sorunlar olabilmektedir” diyen Karabudak, bayram ziyaretleri nedeniyle aşırı, dengesiz beslenildiğini ve ziyaretler sırasında ikram edilen şekerleme ve tatlıların, çay, kahve, şekerli-gazlı ve gazsız içeceklerin tüketiminin arttığını ifade etti. Karabudak, ikram edilen tatlıların çoğunluğunun hamur tatlıları olduğunu ve bu tür tatlıların besleyici değerlerinin düşük, enerji değerlerinin ise yüksek olması nedeniyle bayram süresince çok fazla tüketilmelerinin hem mideye yük hem de çok fazla enerji alımına, bunun da vücut ağırlığında artışa neden olacağını kaydetti. hamur tatlıları yerine sütlü ve meyveli tatlıların veya meyvenin, gazlı ve gazsız şekerli içecekler yerine ayran, kefir, taze ve hazır meyve suları ikram etmenin ve tüketmenin daha doğru olacağını anlattı. Karabudak, bayram sonrasında bazı sağlık sorunları yaşanabileceğini belirterek, kalp, damar hastalıkları, kolesterol yüksekliği, tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı, alerji, böbrek hastalığı, mide bağırsak hastalığı olanların fazla ve dengesiz beslenmeden daha fazla etkileneceklerini bildirdi.“RAMAZANDAN SONRA GECE YEMEK YEME ALIŞKANLIĞI BIRAKILMALI”Şöyle devam etti:;“sağlıklı beslenmek için önemli olan öğün sayısını üç ana ve en az iki ara öğün olmak üzere en az 5 e çıkarmak ve her öğünde mideyi çok fazla besinle doldurmamak gerekir. Bayramda ve bayramdan sonrası günlerde mutlaka sabah kahvaltısı yapılmalı ve kahvaltıda salam, sosis gibi besinler yerine daha sağlıklı olan peynir, zeytin, bal, yumurta, kepekli ekmek, domates biber, süt, açık veya bitkisel çay gibi besinler tercih edilmelidir. Saat 10.00 gibi de kuşlukta meyvelerden oluşan ara öğün tüketilmelidir. Çok ağır olmayan bir öğle yemeği, ikindi vakti hafif bir kahvaltı, ağır olmayan bir akşam yemeği, bayramda sağlıklı bir beslenme biçimi olacaktır. Ana öğünlerde ağır, yağlı ve tuzlu yemekler ile kızartmalardan kaçınılmalıdır. Bunların yerine sebze yemekler, haşlama, ızgara gibi daha sağlıklı besinler tüketilmelidir. Yoğurt, sebze yemekleri ve meyve yemek, bağırsakların daha düzenli çalışmasını sağlayacaktır. Öğünlerde meyve ve yoğurt gibi besinler sağlığımıza en uygun besinlerdir. Kabızlığa karşı posalı besinleri (kepekli ürünler, kuru baklagiller, taze sebze ve meyveler) tüketmek gerekmektedir.Ramazan süresince aç kalmanın yanı sıra yeterince sıvı tüketmemek sağlık açısından sorunlara neden olabilmektedir. Her gün mutlaka 1.5-2 litre sıvı almaya özen gösterilmelidir. Bu sıvı özellikle su olarak tercih edilmelidir. Su tüketme alışkanlığı olmayan kişiler bu ihtiyaçlarını diğer içeceklerle sağlayabilirler. Ancak açık çay tercih edilmeli, çay veya kahve tüketimi, yemekten en az yarım saat önce veya sonra içilmesi anemi (kansızlık) gelişimini engelleyecektir.Ramazan ayı boyunca vücut ağırlığında azalma olan sağlıklı bireyler bu ağırlıklarını koruyabilmek için yukarıda bahsettiğimiz beslenme alışkanlıklarını sürdürmelidir. Vücut ağırlığında artış olan bireyler ise mutlaka bir uzman yardımı almalıdırlar. Ayrıca ramazan boyunca kazanılan gece yemek yeme alışkanlığı da terk edilmelidir.”

Tüp bebeğe hazırlık evreleri

Günümüzde evli çiftlerin %15’i üreme ile ilgili sorunlar yaşamakta ve bu konuda tedavi görmekte. Tüp bebek sahibi olmak isteyenlerin de bir hazırlık evresi var. İşte onlar...
Kısırlık problemiyle yüzleşmeniz gerekir...Çocuk sahibi olmak konusunda zorluklar yaşandığının anlaşıldığı ilk dönemde çiftler bu problemi kabul etmekte güçlük çekebilir. O yüzden ilk tepki inanmamak ve şok duygusu olabilir ve bu hisler varolan problemi inkar etmeye doğru gidebilir. İnkar yaşandığı zaman çiftler kısırlık problemi ile yüzleşmektense, bu problemden uzak durmayı tercih etmektedir. Eğer inkar dönemi uzun sürerse, problem ile ilgili bir çözüm arayışına başlamak da gecikecektir. Burada sağlıklı olan, çiftin varolan üreme sorununu kabul ederek, bu konuda çözümsüz ve çaresiz olmadıklarını kendilerine hatırlatmaları ve hazır hissettikleri bir zamanda bu konuda doktorlarından yardım almalarıdır. Bu noktada çiftlerin, güven duydukları bir doktor ve infertilite tedavi merkezi seçmeleri çok önemlidir. Çünkü tüp bebek tedavisi boyunca, çift birçok kez doktor kontrolüne gelip gidecek ve doktor ve ekibi ile yakın bir ilişki içinde olacaktır. Sadece eşler arasında konuşulagelmiş olan özel konular doktor ile de paylaşılmaya başlanacaktır. Ayrıca tedavi boyunca duyulan kaygılardan dolayı çiftin aklına takılan birçok konu olacak ve doktorlarına bu konu ile ilgili sorular sormak isteyeceklerdir. Eğer çift doktorlarına yeterince güvenmez ya da soru sormaya çekinir durumda olursa, tedavinin duygusal ayağında zorlanmalar yaşanabilir. Geniş çaplı bilgi sahibi olunuz Çifti psikolojik olarak tüp bebek tedavisine hazırlayacak olan diğer önemli husus, tedavi hakkında geniş çaplı bir bilgiye sahibi olmaktır. Bu bilgilerin bir bölümü doktor ve ekibinden (hemşireler, embriyolog, psikolog) sağlanabilir. Aynı zamanda çiftler kendileri de çeşitli kitaplar ve internetten bu konu ile ilgili araştırma yapabilirler. Fakat tüp bebek tedavisine başlamış olan bir çifte en büyük bilgi ve deneyim desteğini sağlayabilecek kişiler bu süreci daha önce yaşamış olan çiftlerdir. Daha önce benzer bir deneyim yaşamış olan bir insanın aktaracakları, tedaviyi gören kişinin ne gibi aşamalardan geçeceği, hangi duygusal durumları yaşayacağı ve bunlarla nasıl başedebileceği konusunda ışık tutacaktır. Böylece tedavi gören kişi, yaşadıkları konusunda yalnız olmadığını, benzer hatta aynı duyguları başka insanların da yaşadığını ve bunlara çözüm getirdiğini farkına varır. Kendisinin de yalnız ve çözümsüz olmadığını hisseder. Tedaviye başlamadan önce en uygun ortam hazırlanmalı, çiftler kendi aralarındaki ilişkiye, kendi bedenlerine (spor, yeme, uyku alışkanlıkları, sigara ve içki tüketimi) özen göstermelidirler. Bedenin yorgun ve bakımsız olduğu yerde kişinin psikolojisi de paralel olacaktır. Aynı şekilde psikolojinin sağlam olmamasından fiziksel beden de olumsuz etkilenir. Her ikisine de iyi bakmak tedavinin başarısı ve çiftlerin tedaviyi güçlü şekilde atlatmaları için önemlidir. Eğer çift tedavi öncesinde psikolojik anlamda zayıf hissediyorsa, bir psikoloğa danışmasında ve yardım almasında büyük fayda olacaktır. Tedavi öncesinde alınan psikolojik destek, çiftin kendi başetme mekanizmaları konusunda farkındalık kazanmasına yardımcı olacaktır.Tüp bebek ekonomik gücü zorlayan tedavi yöntemidirlTüp bebek yapmaya karar vermiş olan çiftler şok ve inkar aşamalarından geçerek, kabul aşamasına gelmişler ve çözüm arayışına başlamışlardır. Tüp bebek duygusal, fiziksel ve ekonomik gücü zorlayan bir tedavi çeşididir.Klinik Psikolog Gonca ŞENSÖZEN (www.istanbulcerrahi.com/ Tel: (0212) 444 4 424 )